yaş büyük olmasına rağmen, amcası Abbâs"a olan düşkünlüğü mâlûmdur. O, bir vesileyle ondan söz ederken, “Aynı hurma kökünden çıkıp da ayrılan dal.” benzetmesini kullanır.
Bir gün Hz. Abbâs, Peygamber Efendimizin yanına öfkeli bir şekilde girer. Ona öfkesinin sebebini sorunca, “Bu Kureyş ile bizim aramızda ne var? Birbirleriyle karşılaştıklarında güler yüzlüler, bizimle karşılaştıklarında ise farklılar!” der. Bunun üzerine Peygamberimizin mübarek yüzü kızaracak kadar öfkelenir ve şöyle der: “Bu canı bu tende tutan Allah"a yemin ederim ki Allah ve Resûlü için sizleri sevmedikçe bir kimsenin kalbine iman girmez.” Sonra şöyle devam eder: “Ey insanlar! Amcamı rahatsız eden, beni rahatsız etmiş olur. Çünkü bir kişinin amcası, baba yarısıdır.” 25
Akrabalar arası ilişkiler, sevgi, saygı ve ziyaretleşme gibi hususların yanı sıra sosyal hayatın her alanında karşılıklı yardımlaşmayı da gerektirir. Bu dayanışmanın, diyet, miras gibi hukuku gerektiren tarafları olduğu gibi, ahlâkî boyutu da vardır. İyilik yapma konusunda öncelikli kimseler, ilk önce anne, sonra baba, kız kardeşler ve kardeşler şeklinde sıralanır. Genel olarak yardım elini uzatmada, özel olarak zekât ve sadakada en yakınlardan başlanır. Bu durum, Peygamber Efendimizin “el-akrab, fe"l-akrab” şeklinde ifade ettiği üzere, en yakından uzağa doğru devam eder.26 Herhangi bir yoksula verilen, bir sadaka sayılırken; yoksul akrabaya verilen, biri sadaka, diğeri sıla-i rahim olmak üzere iki sadaka sayılır.27
Zorda veya darda kalan bir kimse, öncelikle akrabalarının sorumluluğuna havale edilir. İlk muhacir hanım sahâbîlerden Fâtıma bnt. Kays"ın durumu bunun bariz bir örneğini oluşturur. Resûlullah, kocası tarafından üç talâkla boşanan Fâtıma"yı, iddet müddetini tamamlaması için İbn Ümmü Mektûm"un evine gönderir. Çünkü aynı zamanda âmâ olan bu sahâbî, Fâtıma"nın amcaoğludur.28
Resûl-i Ekrem"in beyanına göre dayı, mirasçısı olmayan yeğeninin mirasçısıdır. Onun diyetini ödediği gibi onun mirasını da alır.29
İlgi ve ilişkiyi sürdürmeyi fazlasıyla hak eden yakın akrabalardan biri de teyzedir. Kültürümüzdeki “Teyze ana yarısıdır.” ifadesi, bu konudaki hadislerin aynasıdır. İbn Ömer"in rivayet ettiğine göre, bir adam Hz. Peygamber"e gelerek sorar: “Ey Allah"ın Resûlü! Ben büyük bir günah işledim, bana tevbe imkânı var mı?” Hz. Peygamber, “Annen var mı?” diye sorar. Adam, “Hayır.” deyince, “Teyzen var mı?” diye sorar. Adam, “Evet.” diye cevap verir. Bunun üzerine Hz. Peygamber, “Öyleyse git ona iyilik yap!” buyurur ve ekler, “Teyze, anne konumundadır.” 30