Peygamberimizin diliyle sert bir biçimde uyarmıştı. Allah Resûlü, “Allah (başkasının saçından kendisine) saç ekleyen ve ekleten, dövme yapan ve yaptıran kadını rahmetinden uzaklaştırmıştır.” buyurmuştu.4
Yüce Rabbimiz, bedenin ölümsüz olmadığını söylemiştir.5 “Her canlı ölümü tadacaktır.” 6 buyuran Cenâb-ı Hak, insana, gün gelip ölümle tanışacağını, o an bedeninin tekrar aslı olan toprağa döneceğini7 ama kıyametin kopması ile insanın yeniden dirileceğini anlatmıştır.8 Her ne kadar bazı insanlara bu dönüşüm anlaşılmaz ve inanılmaz gelse de, her ne kadar ufalanmış kemiklerin, lime lime olmuş ve toprağa karışmış etlerin tekrar bir beden hâline gelmeleri imkânsız görünse de,9 Yüce Rabbimiz bu gerçeğe inanmamızı istemektedir. O, bir benzeri daha olmayan parmak uçlarındaki en ince izlere varana kadar her bedeni tekrar varedeceğini Kur"an"da açıkça söylemektedir.10 İşte ruhların bedenlerle tekrar eşleştirildiği o güne11 kadar, ruhu gibi bedeni de insana emanettir. Onu iyi davranışlar sergilemede, iyi işler yapmada, iyiye yardım etmede kullanmalı, her bir organını tek tek kötüden ve kötülükten korumalıdır. Sevgili Peygamberimiz, “Bedeninin senin üzerinde hakkı var.” 12 buyururken, insana vücudu konusundaki sorumluluğunu hatırlatmaktadır. Gören bir göze, işiten bir kulağa, tutan bir ele, yürüyen bir ayağa, kısacası sağlıklı bir bedene sahip olmak, hayattaki en büyük nimetlerdendir. İnsanoğlu, Rabbinin verdiği her nimet gibi bu ikramın da değerini bilmeli, bedenini nerede kullandığının hesabını vereceğini unutmamalıdır. Zira gün gelecek, ağzı mühürlenecek de elleri konuşup ayakları yaptıklarına şahitlik edecektir.13
İnsanın bedenini örtme güdüsünün yaratılıştan geldiği söylenebilir. Cennette yasak ağacın meyvesinden yemelerinden dolayı Hz. Âdem ve eşinin avret yerleri açılınca, ilk refleksleri yapraklar ile örtünmeye çalışmak olmuştur.14 Bir anlamda cinsellik bilincine erişen insanın tabiî refleksi edep yerlerini kapatmak olmuştur. İlk insanlara ait mağara resimlerinde bile, onların basit kıyafetlerle de olsa bedenlerinin özel kısımlarını saklama ihtiyacı hissettikleri görülmektedir. Bu ihtiyaç, zamanla her toplumun kendi gelenek, görenek ve inançları doğrultusunda bir giyim kültürü geliştirmesini sağlamıştır. Aslında küçük çocukların soyunurken utanıp bir kenara çekilmek istemeleri ya da anneleri onları giydirirken kendilerine bakan yabancı gözlerden rahatsız olup kızmaları, örtünme güdüsünün açık göstergesidir. Peygamber Efendimiz, işte bu hissin kaybolmamasını, aksine küçüklükten itibaren beslenmesini istemektedir.