Hz. Peygamber, “Haydi, bizi Vâkıfoğulları"ndaki şu "iyi gören" (basîr) adamı ziyarete götürün!” buyurur. Hâlbuki kastettiği şahıs âmâdır.22 Âmâ olan bir kimseden söz ederken onu, “basîr” yani “iyi gören” diye nitelemesi, Allah Resûlü"nün görme, duyma ve konuşma kabiliyetlerini mecazî anlamları ile birlikte kullandığını göstermektedir.
Sahâbe arasında doğuştan âmâ olanların veya gözlerini hastalık ya da savaşta yaralanmalar sonucu sonradan kaybedenlerin sayısı hayli fazlaydı. Örneğin “Tercümânü"l-Kur"ân” yani “Kur"an"ın tercümanı” diye anılan23 Abdullah b. Abbâs"ın ömrünün son demlerinde gözleri, görme yükünü kalbine emanet etmek zorunda kalmıştı. “Habrü"l-Ümme” yani “Ümmetin büyük bilgini” olarak anılan İbn Abbâs hazretleri,24 bu hâliyle bile insanlara Kur"an ve sünneti öğretmek için elinden geleni yapmaktaydı. Berâ b. Âzib, Câbir b. Abdullah, Kâ"b b. Mâlik, Ebû Süfyân, Sa"d b. Ebû Vakkâs, Abdullah b. Ebû Evfâ, Abbâs b. Abdülmuttalib,25 Mâlik b. Rebîa26 ile Abdullah b. Zübeyr"in annesi Esmâ27 da hayatlarının bir döneminde gönülleriyle gören güzide sahâbîlerdendi.
Hz. Peygamber, insanların sahip oldukları özürleri, onların bazı alanlarda güçleri nispetinde verebilecekleri hizmetin önünde bir engel olarak görmemişti. Onlara çeşitli kademelerde görev ve sorumluluk veren Rahmet Elçisi, bir ayağı aksayan28 genç dostu Muâz b. Cebel"i ehil görmüş ve Yemen"e zekât memuru ve kadı sıfatıyla göndermişti.29
Engelli bir başka büyük sahâbî de İmrân b. Husayn"dı. Karnına su ve yağ toplanmış, uzun seneler süren bu hastalığa sabretmişti. Rahatsızlığı tam otuz yıl devam etmiş, hatta bir ara karnı açılarak yağları alınmıştı.30 Bir defasında hasta iken nasıl namaz kılacağını sormuş, Sevgili Peygamberimiz de, “(Mümkünse) ayakta kıl. Şayet buna gücün yetmiyorsa oturarak kıl. Buna da gücün yetmiyorsa yanüstü yatarak kıl!” cevabını vermişti.31 İmrân b. Husayn, aşırı kilolu oluşundan dolayı vefatından önce kabrinin kare şeklinde kazılmasını vasiyet etmişti.32
Özürlü ve mazeretli olmalarına rağmen kendi istekleriyle savaşa iştirak eden sahâbîler de vardı. Topal bir sahâbî olan Amr b. Cemûh bir gün Hz. Peygamber"e gelerek, “Ey Allah"ın Resûlü! Ne dersin, eğer ben şehit oluncaya kadar Allah yolunda savaşırsam, cennette bu (topal) ayağım düzelmiş bir şekilde yürüyebilecek miyim?” diye sorunca Hz. Peygamber, “Evet.” dedi. Bunun üzerine Amr, kardeşinin oğlu ve hizmetçileri Uhud Savaşı"nda birlikte savaşarak şehit oldular. Savaş meydanında