almak için veya daha farklı bir beklentiyle veren kişinin hediyesinin kabul edilmemesini anlatan ibretli bir hadise vardır. Bedevîlerden biri Peygamber"e (sav) genç bir deve hediye etmişti. Resûlullah (sav), bunun yerine ona altı deve vererek hediyesine karşılık verdi. Fakat bedevî bunları yeterli görmeyerek kızdı. Durum Resûlullah"a (sav) ulaşınca o, Allah"a hamdetti ardından şöyle buyurdu: “Falan kişi bana bir deve hediye etti. Ben de ona altı deveyle karşılık verdim; fakat yine de memnun olmadı. Bundan dolayı Kureyş, Ensar, Sakîf ve Devslilerin dışındaki kimselerden hediye kabul etmemeyi düşündüm.” 41 Allah Resûlü"nün saydığı bu kabileler izzet ve ikramı bilen, âdâb ve usulle hareket eden insanları resmediyordu. Sadece bunlardan hediye kabul etmeyi bir an aklından geçirmiş olması, Peygamber Efendimizin hediyeyi farklı amaçlarla kullanan insanlara yönelik tavrına işaret ediyordu.
Resûlullah"ın (sav) “hediyeleşme” söz konusu olduğunda hiç hoşlanmadığı şey rüşvet ve iltimas maksadıyla hediye verilmesiydi. Nitekim Hz. Peygamber, zekât toplama memuru olarak görevlendirdiği İbnü"l-Lütbiyye"nin, dönüşte, “Yâ Resûlallah şu sizin, şu da bana hediye edildi!” şeklinde sarf ettiği sözlere son derece üzülmüş, “Anne babanın evinde otursaydın da bir baksaydın bakalım; sana hediye veriliyor muydu verilmiyor muydu!” diyerek onu azarlamıştı.42 Zira kişinin bulunduğu makam ve görev dolayısıyla verilen hediyeler insanlar arasındaki sevgi bağlarını geliştirmez. Hatta görev istismarına götürebilen bir rüşvet şekline dönüşebilir. Rüşvet kokusu taşıyan her hediyeyi ribâ (faiz) ile eşdeğer tutan Hz. Peygamber, “Bir kimse, bir kardeşi için aracılık yapar da kardeşi de sırf aracılığı karşılığında kendisine hediye verir, o da bunu kabul ederse, faiz kapılarından büyük bir kapının önüne gelmiş demektir.” buyurmaktadır.43 Bunu alışveriş hukukuna da taşıyarak, “Biriniz borç verdiğinde, (borcu alan kişi) kendisine hediye verir veya onu bineğinde taşımak isterse, ona binmesin ve hediyeyi kabul etmesin. Ancak aralarında bu durum borçlanmadan önce gerçekleşirse bunları yapabilir.” 44 buyurmuştur. Allah Resûlü bunu, bir menfaat elde etmek için borç veren, borcu faize dönüştürmek isteyenlere yönelik söylemişti. Ancak borcunu ödedikten sonra kişinin daha önceden verilmiş bir şarta bağlı olmaksızın hediye vermesinde bir sakınca yoktu. Hatta Hz. Peygamber, “Sizin en hayırlınız, borcunu en iyi şekilde ödeyeninizdir.” 45 sözleriyle alacaklıya bu şekilde hediye vermeleri için borçluyu teşvik etmiştir. Nitekim Peygamber Efendimiz daha önce kendisinden yarım vesk (yaklaşık 100 kg.) yiyecek aldığı bir adam borcunu istemeye geldiğinde ona bir vesk olarak