yıkıcı ve aşırı davranışlarda bulunmak diye tarif edilebilir. Buna göre gerek vurma ve dövme gibi fizikî/bedensel; gerek hakaret etmek, küçümsemek, tehdit etmek, kişinin onurunu kırmak, sükûnetini bozmak ve huzurunu kaçırmak gibi psikolojik/duygusal; gerek tecavüz ve ırza geçmek gibi cinsel; gerekse temel ihtiyaçlarının karşılanmasına engel olmak gibi kişiyi ekonomik olarak olumsuz etkileyen ve zarar görmesine sebep olan eylemlerin bütünü şiddet kavramının içerisinde yer alır. İnsanın kendini korumak ve varlığını sürdürmeye çalışmak amacıyla yaratılışından getirdiği tabiî bir özellik olan şiddet; kin, öfke, kıskançlık, hırs gibi duyguların etkisiyle veya otorite kurma, saygınlık elde etme ve ekonomik kaygı gibi gerekçelerle olumsuz yönde kullanılabilmektedir. Hâlbuki en güzel bir biçimde yaratılan7 ve yaratılmışların en şereflisi kılınan8 insanoğlu, her türlü saygı ve hürmeti hak etmektedir. Rahmet yönü, gazabının önüne geçmiş olan Yüce Allah,9 şefkat ve merhametinin bir göstergesi olarak kullarına gönderdiği10 Sevgili Elçisi"nden, insanlara karşı güzel muamelede bulunmasını istemiştir.11 Zira O, insanın doğasında var olan ve daha ilk insanların birbirleriyle olan ilişkilerinde kendini gösteren şiddetin hayata hâkim olmasını murad etmemiştir. Hz. Peygamber de insanlara iyi davranmak suretiyle gönülleri fethetmiş ve onların kardeşçe, huzur içerisinde yaşadıkları bir toplum oluşturmuştur. Toplumu bir arada tutan şeyin bu davranış biçimi olduğu Kur"ân-ı Kerîm"de açıkça şöyle ifade edilmiştir: “Allah"ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi...” 12
Sosyal bir problem olarak şiddet, fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik olmak üzere farklı boyutlarıyla bütün toplumlarda görülen bir olgudur. İstenilen amaca ulaşmak için insanlara işkence ve baskı yaparak, onların özgürlüklerini sınırlamak suretiyle uygulanan bu haksız eylem, kime, neye karşı ve hangi şekilde yapılırsa yapılsın İslâm"ın kabul etmediği bir davranış biçimidir. Nitekim İslâmiyet"in ilk yıllarında Allah Resûlü ve ona iman eden insanlar, inançlarından vazgeçmeleri için Mekkeli müşrikler tarafından her türlü eziyet ve işkenceye maruz bırakılmışlardı.13 Elbette, daha çok, zayıf, kimsesiz ve fakir aileler, köle ve cariyeler işkence görmekte ve ezilmekteydi. Bu gariban Müslümanlar, demir zırhlar giydirilerek kızgın kumlara yatırıldılar. Bu yüzden müşrikler (Bilâl"den istediklerini koparamayınca) onu tutup çoluk çocuklara (ayak takımına) teslim ettiler. Bu (serseri) takım onu Mekke sokaklarında ve çevresindeki dağ yollarında süründürdüler.14 Yâsir