verenleri dost edinmekten men eder. Kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.” 18 âyetleri, Peygamber Efendimizin müşriklere karşı tavrının temellerini oluşturmuş ve Son Peygamber, ümmetine şu uyarıda bulunmuştur: “Dikkat edin! Allah"ın ve Resûlü"nün güvencesi altında bulunan anlaşmalı bir kimseyi öldüren Allah"a verdiği sözü bozmuş olur ve cennetin kokusunu dahi duyamaz.” 19
Peygamber Efendimizin uygulamış olduğu taktikler, savaşların daha az kayıpla ve daha kısa zamanda kazanılması açısından hayatî önem taşımaktadır. Hz. Nebî öncelikle düşmana bilgi sızdırmamak için gizlilik içinde hareket etmiştir. Bunun için bazen gideceği istikameti gizli tutmuş,20 bazen istikameti konusunda yanlış bilgi vererek düşmanı yanıltmıştır.21 Peygamber Efendimiz zamanında çeşitli parolalar kullanıldığı da görülmektedir.22 Hatta Allah Resûlü, “Harp, hiledir.” 23 buyurarak savaşta karşı tarafı mağlup etmek için hilelere başvurmayı meşru görmüş, savaş esnasında düşmanı yanıltmayı da yasaklamamıştır.24
Peygamber Efendimiz, yine aynı gayeyle, düşmanın haber alma çabalarını da engellemiş, onların keşif kollarını ve casuslarını etkisiz hâle getirmiştir.25 Resûlullah düşmanın durumu, saldırı hazırlığı içinde olup olmadığı ve asker sayısı, teçhizatı gibi bilgileri öğrenmek ve savaşa ona göre hazırlanmak için bilgi toplamaya önem vermiştir. Nitekim Hendek Savaşı öncesi Huzeyfe b. Yemân"ı Mekkeli müşriklerin durumunu öğrenmek için onların karargâh kurdukları yere,26 seçkin arkadaşlarından Zübeyr b. Avvâm"ı ise Yahudi Kurayzaoğulları hakkında istihbarat toplamaya göndermiştir.27
Resûl-i Ekrem, savaş esnasında taarruz için uygun zamanı kollamıştır.28 Mekke fethinde olduğu gibi kalabalık görünmek için fazladan ateş yaktırmış,29 ayrıca fizikî şartları da kendi lehine kullanmaya çalışmış, bu bağlamda güneşten olumsuz etkilenmemek için önlemler almıştır.30 Hz. Peygamber, düşmana karşı uyguladığı savaş stratejisi ile düşmanı hazırlıksız yakalayarak seferlerin birçoğunu savaşmadan zaferle sonuçlandırmış, böylece can ve mal kaybının önüne geçmiştir.
Hz. Peygamber, kendisini son derece öfkelendiren durumlarda dahi savaş hukukuna riayet etmiştir. Müseylime isimli yalancı peygamberin mektubunu kendisine getiren iki elçinin ifadelerine öfke duyduğu hâlde elçileri öldürmemiş ve bu düşüncesini de, “Elçilerin öldürülmemesi gerektiği bir kural olmasaydı ikinizin de boynunu vururdum.” ifadesi ile dile getirmiştir.31