Cenâb-ı Hakk"ın ve Sevgili Peygamberimizin şehitlerle ilgili müjdelerini dinleyen ve Efendimizin şehâdet arzusunu gören sahâbe de bu mertebeye ulaşmayı çok arzulardı. Onun izinden giden Hz. Ömer de, ömrünün sonuna dek dualarında, “Allah"ım! Dileğim senin yolunda şehit olmak ve Resûlü"nün memleketinde ölmektir.” niyazını tekrarlardı.32
Peygamber Efendimiz şehitliğin yüce bir makam olduğunu ashâbına anlatırken, kişinin taşıdığı niyetin bu konuda belirleyici olduğunu vurgular ve bu hususta sadece Allah rızasının gözetilmesi gerektiğini bildirir. Bu yüzden, kahramanlık için, kavmiyetçilik gereği, riya/gösteriş için savaşanların durumu sorulduğunda şöyle cevap verir: “Ancak, kelime-i tevhidin en yüce olması için çarpışan Allah yolundadır.” 33 Kendisine şehit olduğu bildirilen bir kimse hakkında da Resûlullah (sav), “Asla! Ganimet malından aşırdığı bir elbise içinde onu cehennemde gördüm!” 34 buyurarak esas amacı farklı olan ve toplumun hakkına el uzatan bu kişinin şehit olmadığını ifade eder. Buna karşılık, “Kim içtenlikle Allah"tan şehit olmayı dilerse yatağında bile ölse Allah onu şehitlerin makamlarına ulaştırır.” 35 buyurarak samimi niyet ve isteğin önemini vurgulamaktadır. Bir savaşta yanlışlıkla kendi kılıç darbesiyle ölen Seleme b. Ekva"ın kardeşi hakkında da Peygamber Efendimiz, niyetinin halis olmasından ötürü onun şehit olduğunu haber vermiştir.36
Allah yolunda, milli ve mânevî değerler uğrunda canlarını feda eden şehitlerin âhiretteki dereceleri diğer insanlardan farklı olduğu gibi şehit olduklarında onlara yapılacak uygulamalar da farklılık arz eder. Allah Resûlü"nün uygulamalarına göre şehitlerin cenazeleri yıkanmaz, kanlı elbiseleri çıkartılmaz.37 Bu, muhtemelen, savaş alanında şehit olan insanları kolayca yıkayıp kefenlenme imkânının ve o ortamda buna ayrılacak zamanın bulunmaması zaruretinden doğmuştur. Nitekim Resûlullah (sav) bu zarureti kapalı fakat güzel bir üslûpla şu şekilde dile getirmiştir: “Onları kanlarıyla sarıp defnedin. Çünkü Allah yolunda yaralanan her bir yaralı muhakkak kıyamet gününde yarası kanayarak gelir. Kanı kan rengi, kokusu ise misk kokusudur.” 38
Şehitlere cenaze namazı kılınması konusunda da farklı rivayetler mevcuttur. Bazı rivayetlere göre Allah Resûlü, Hz. Hamza dışında Uhud şehitlerinden hiç kimseye cenaze namazı kılmamıştır.39 Ancak konuyla ilgili diğer bilgiler incelendiğinde Sevgili Peygamberimizin önce namaz kılmama görüşünde iken daha sonra bu düşüncesini değiştirdiği anlaşılmaktadır. Nitekim bu konudaki bazı rivayetlere göre Hz. Peygamber (sav)