Uhud Savaşı"nın üzerinden sekiz yıl geçtikten sonra şehitlerin cenaze namazını kılmış40 ve ardından minbere çıkarak, “Ben (size güzel bir makam hazırlamak için) önden gideceğim. Ve size şahitlik edeceğim!” buyurmuştur.41
Çeşitli hadislerde ifade edilen bir başka konu da “mânevî şehitlik”tir. Rahmet Elçisi, şehitliğin, sadece harp meydanında öldürülmekten ibaret olmadığını, farklı çeşitlerinin bulunduğunu beyan etmektedir. Çok arzuladıkları hâlde şehitlik mertebesine ulaşamayan ashâbın üzüntüsünü dikkate alan Allah Resûlü, büyük felâketler ve onulmaz hastalıklar sonucu ölen müminlerin de şehitlik sevabına nail olacaklarını belirterek onları teselli etmiştir. Abdullah b. Cebr"in aktardığına göre, Allah"ın Resûlü, Abdullah"ın babası Cebr"i hastayken ziyaret etmişti. Efendimiz, Cebr"in yanına girince kadınların, “Biz senin ölümünün Allah yolunda şehitlik şeklinde olacağını zannediyorduk?” diye ağlaştıklarını görünce şöyle dedi: “Siz sadece Allah yolunda (çarpışırken) öldürülmeyi mi şehitlik sanıyorsunuz. O zaman sizin şehitleriniz gerçekten azdır! Allah yolunda savaşırken ölmek şehitliktir. İç hastalıklarından ölmek şehitliktir. Yanarak ölmek şehitliktir. Boğularak ölmek şehitliktir. Yıkıntı altında kalarak ölmek şehitliktir. Aklını kaybederek ölmek şehitliktir. Hamile iken ölen kadın da şehittir.” 42
Bunun dışında Allah Resûlü, veba gibi bulaşıcı bir hastalıktan ölenlerin de şehit olduklarını bildirmiştir.43 Böylece Allah"ın belirlediği şekilde hayatını devam ettiren kişilerin karşılaştıkları çeşitli bela ve musibetlerin kendilerine mükâfat olacağı belirtilmiştir. Şehitlerin karşılaşacakları muameleyi öğrenen müminlerin içinde hep bu yüce makama ulaşma isteği bulunmaktadır. Allah Resûlü ibadetlerini istenilen şekilde yerine getirirken bela ve musibetlerle karşılaşan, bu durumda da Allah"a isyan etmeyerek sabreden insanların da şehitlik mertebesine ulaşacaklarını bildirmiştir. Bu, sıkıntılı insanlara hem bir teselli hem de bir müjde olmaktadır. Ancak bu tür şehitlerin mükâfatı cenk meydanında öldürülerek şehit olanların mükâfatıyla bir tutulamaz. Zira onlar Allah katında en üstün mertebede bulunacaklardır. Bahse konu olan mânevî şehitler ise Allah"ın sonsuz rahmet ve ihsanından faydalanacaklardır.
Zulme maruz kalarak haksız yere öldürülen kimseler de şehit kabul edilmektedir.44 Bunlar, içinde bulundukları sıkıntı ve çaresizlik hâline rağmen sabredip Allah"a isyan etmemeleri ve her hâlükârda Allah"a şükredip, çektikleri eziyeti hayra yormalarından dolayı şehitlik mertebesine erişmiş olmaktadırlar.