“Üzerinde bir başkasının hakkı bulunan kimse, ya sahibine o hakkı ödesin ya da onu kendisine helâl etmesini sağlasın.” 32 buyuran Hz. Peygamber, Ebû Katâde ile karşılaştığında sürekli olarak üstlenmiş olduğu borcu sormuş ve bu sorgulama, borcun ödenmesine kadar devam etmişti.33 Görüldüğü gibi Resûl-i Ekrem, ilk iş olarak borçlu ölen kişiye yardım edebilecek kişileri bulmaya, böylece hem onu borcundan kurtarmaya ve huzura eriştirmeye hem de zor durumda bulunan alacaklıya hakkının iadesini sağlamaya çalışmıştı.
Nihayet Allah"ın izni ve yardımıyla Hz. Peygamber fetihler sonucunda birçok mala kavuşunca, “Ben, Yüce Allah"ın Kitabı"nda (da belirtildiği üzere) müminlere herkesten daha yakınım. Dolayısıyla herhangi biriniz (ödeyemediği) bir borç veya himayeye muhtaç çoluk çocuk bırakırsa beni çağırın! Zira onun velîsi benim. Fakat herhangi biriniz arkasında mal bıraktığında, baba tarafından akrabaları (asabesi) kim ise onlar tercih edilsin!” 34 buyurmuştu. Allah Resûlü bu ifadesiyle kendisini, ihtiyaç hâlindeki müminlerin asıl ve öncelikli velîsi olarak ilân etmişti. Öyle bir velî ki, sorumlulukları kendisi üstlenmekte, hakları ise sahiplerine yönlendirmekteydi. Ölen kişinin ödenemeyen borcu varsa onu bizzat ödeyeceğini veya himayeye muhtaç yakınları varsa onların bakımını üstleneceğini ilân etmekte, fakat geriye mal, mülk bırakmışsa, onları almayıp ölenin baba tarafından yakınlarına havale etmekteydi.
Hz. Peygamber, ölen kişinin bıraktığı borçların, öncelikle yakınları tarafından ödenmesini arzu ederdi.35 Sa"d b. Etval"in kardeşi vefat etmiş, geriye üç yüz dirhem para ve evlâtlarını bırakmıştı. Bunun üzerine Sa"d, bu parayı kardeşinin çocuklarının nafakasına harcamak istemişti. Ama Hz. Peygamber, “Senin kardeşin, borcundan dolayı rehindir. Onun borcunu öde.” buyurmuştu. Sa"d, “Yâ Resûlallah, ben onun borcunu ödedim. Bir kadının delili olmadığı hâlde (alacağı olduğunu) iddia ettiği iki dinar hâriç.” demişti. Bunun üzerine Resûlullah (sav),“Sen o kadına borcunu ver, o gerçekten hak sahibidir.” buyurmuştu.36
Kişinin ödeyemediği ve unuttuğu borçların ödenmesi için yakınlarına tavsiyede bulunması da sahâbenin uyguladığı güzel bir âdetti. Hz. Ömer, ölüm döşeğinde iken oğlu Abdullah"tan borçlarını ödemesini istemişti.37 Aynı uygulamayı Zübeyr b. Avvâm da yapmış, oğlu Abdullah"a kendisi öldükten sonra geride bıraktığı mallarla üzerindeki borçları ödemesini, bunlar yeterli gelmezse akrabalarından yardım almasını vasiyet etmişti.38
Kur"ân-ı Kerîm"in, “Ey inananlar! Birbirinize belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız...” 39 şeklindeki tavsiyesini dikkatlere sunan