Hadislerle İslâm Cilt 5 Sayfa 17

gibi o da fiziksel ve ruhsal sıkıntıların yanı sıra doğa olaylarından, diğer canlılardan veya hemcinslerinden gelecek tehlikelere maruz kalabilir ve bunlara karşı tedbirli olmak zorundadır. İşte bu tehlike ve musibetlerle karşı karşıya kalan mümin insan, kendini ayakta tutabilecek bir inanca ve dirence sahip olmalıdır. Çünkü o, yaşadığı dünyayı imar etmek, insanlığı ihya etmek ve âhiretini mâmur etmekle yükümlüdür. Başına gelebilecek tehlikelere karşı elinden gelen bütün tedbirleri aldıktan sonra kaçınılmaz felâketlere maruz kalırsa önce sabır, sonra azim ve irade ile hareket etmelidir. Mümin insan sabır ve tevekkül sahibidir. O, başa gelen musibetlerin birer imtihan ve sınanma olduğunu Yüce Allah"ın Kitabı"ndan öğrenmiştir.12 Bu imtihanları başarıyla vermek ve Hz. Peygamber"in ifadesiyle, zaman zaman eğilse ve beli bükülse bile yıkılmamak zorundadır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz, müminle kâfirin mukayesesini yaptığı bir hadisinde, belalar karşısında mümini, rüzgârda eğilse bile sökülmeyen yeşil ekine, kâfiri ise, şiddetli bir rüzgâr karşısında kırılan ya da kökünden devrilen bir ağaca benzetmiştir.13

Mümin elde ettiği başarıların da karşılaştığı sıkıntı ve felâketlerin de içinde bulunduğu dünyada, imtihanın bir parçası olduğunun farkında olmalıdır. Yarattığı insanın zayıf yönlerini en iyi bilen Yüce Allah bir âyet-i kerimede bu hususu şöyle açıklar: “İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. Sonra, kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit, "Bu bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir." der. Hayır o, bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.” 14 Sıkıntıya ve külfete katlanmadan nimete erişilemeyeceğini de Yüce Allah şöyle açıklamaktadır: “(Ey müminler!) Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve onlar öyle sarsılmışlardı ki sonunda Peygamber ve beraberindeki müminler, "Allah"ın yardımı ne zaman (gelecek)!" dediler. Bilesiniz ki Allah"ın yardımı yakındır.” 15

Bir gün Hz. Peygamber, Kâbe"nin gölgesinde cübbesini başının altına almış uzanıyordu. Habbâb b. Eret sahâbeden bir grupla onun yanına gelip müşriklerin eziyetlerinden yakındılar ve şöyle dediler: “Bizim için Allah"tan zafer kazanmamızı isteyemez misin? Bizim için Allah"a dua edemez misin?”

Bunun üzerine Hz. Peygamber şunları söyledi: “Sizden önceki ümmetlerden öyle bir kimse vardı ki, (onun için) yerde bir çukur kazılır ve o çukura atılırdı. Sonra testere getirilip başının üzerine konur ve başı ikiye kesilirdi.

    

Dipnotlar

12 Bakara, 2/155.

وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْاَمْوَالِ وَالْاَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِۜ وَبَشِّرِ الصَّابِر۪ينَۙ ﴿155﴾

13 B7466 Buhârî, Tevhîd, 31

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سِنَانٍ حَدَّثَنَا فُلَيْحٌ حَدَّثَنَا هِلاَلُ بْنُ عَلِىٍّ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « مَثَلُ الْمُؤْمِنِ كَمَثَلِ خَامَةِ الزَّرْعِ ، يَفِىءُ وَرَقُهُ مِنْ حَيْثُ أَتَتْهَا الرِّيحُ تُكَفِّئُهَا ، فَإِذَا سَكَنَتِ اعْتَدَلَتْ ، وَكَذَلِكَ الْمُؤْمِنُ يُكَفَّأُ بِالْبَلاَءِ ، وَمَثَلُ الْكَافِرِ كَمَثَلِ الأَرْزَةِ صَمَّاءَ مُعْتَدِلَةً حَتَّى يَقْصِمَهَا اللَّهُ إِذَا شَاءَ » . M7094 Müslim, Sıfâtü’l-münâfıkîn, 59. حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ نُمَيْرٍ وَمُحَمَّدُ بْنُ بِشْرٍ قَالاَ حَدَّثَنَا زَكَرِيَّاءُ بْنُ أَبِى زَائِدَةَ عَنْ سَعْدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنِى ابْنُ كَعْبِ بْنِ مَالِكٍ عَنْ أَبِيهِ كَعْبٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « مَثَلُ الْمُؤْمِنِ كَمَثَلِ الْخَامَةِ مِنَ الزَّرْعِ تُفِيئُهَا الرِّيحُ وَتَصْرَعُهَا مَرَّةً وَتَعْدِلُهَا أُخْرَى حَتَّى تَهِيجَ وَمَثَلُ الْكَافِرِ كَمَثَلِ الأَرْزَةِ الْمُجْذِيَةِ عَلَى أَصْلِهَا لاَ يُفِيئُهَا شَىْءٌ حَتَّى يَكُونَ انْجِعَافُهَا مَرَّةً وَاحِدَةً » .

14 Zümer, 39/49.

فَاِذَا مَسَّ الْاِنْسَانَ ضُرٌّ دَعَانَاۘ ثُمَّ اِذَا خَوَّلْنَاهُ نِعْمَةً مِنَّاۙ قَالَ اِنَّمَٓا اُو۫ت۪يتُهُ عَلٰى عِلْمٍۜ بَلْ هِيَ فِتْنَةٌ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ ﴿49﴾

15 Bakara, 2/214.

اَمْ حَسِبْتُمْ اَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُمْ مَثَلُ الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِكُمْۜ مَسَّتْهُمُ الْبَأْسَٓاءُ وَالضَّرَّٓاءُ وَزُلْزِلُوا حَتّٰى يَقُولَ الرَّسُولُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَعَهُ مَتٰى نَصْرُ اللّٰهِۜ اَلَٓا اِنَّ نَصْرَ اللّٰهِ قَر۪يبٌ ﴿214﴾