sunup onun görevinden vazgeçmesini sağlayacaklardı. Anlaşmak üzere amcası Ebû Tâlib"den aracılık yapmasını istediler. Ancak Resûlullah oldukça cazip görünen bu teklifler karşısında şu tarihî cevabı vermişti: “Amca, vallahi bu dini terk etmem için sağ elime güneşi, sol elime ayı verseler, Allah onu üstün kılana ya da ben bu uğurda helâk olana kadar bu dinden vazgeçmem.” 16 Bu cevapla Peygamberimiz, inanç sistemleri tanrılarıyla ilişkilerini düzenleyen aracı putların varlığına dayanan, dünyevî işlerini de çeşitli aracılar vasıtasıyla görmeye alışkın olan müşrikleri hayal kırıklığına uğratmıştı. Allah Resûlü, onların rüşvet tekliflerini tamamen reddederek bu görevden hiçbir surette vazgeçmeyeceğini göstermişti. Burada görevin ağırlığı ve önemi kadar bu görevi üstlenen elçinin üstün ahlâkı da dikkat çekmekteydi. İnsan, her türlü teklifi elinin tersiyle itip, sorumluluğunun gereğini eksiksiz bir biçimde yerine getirmeliydi.
Peygamberimizin gerek örnekliği gerekse sözlü uyarıları sonucunda sahâbîler rüşvet konusunda oldukça titiz davranmış ve bu günahtan uzak durmuşlardır. Peygamber Efendimiz, Abdullah b. Revâha"yı Müslümanlara ait olan yaş hurmanın miktarını tahmin etmek üzere Hayber"e gönderdiğinde o, Resûlullah"ın yüzünü ağartmıştır. Yahudiler, Müslümanlara daha az pay vermek istemişler ve kadınlarının değerli süs eşyalarından Peygamberimizin memuruna takdim ederek; “Bu senin. Bizim işimizi zorlaştırma ve bizim lehimize davran.” demişlerdir. Ancak Abdullah b. Revâha, “Ey Yahudi topluluğu! Allah"a yemin ederim ki siz benim gözümde Allah"ın yarattıkları arasında en hoşlanmadığım kimselersiniz. Ama bu beni size karşı haksızlık yapmaya sevk etmeyecektir. Bana vermek istediğiniz rüşvete gelince, o kesin olarak bize haramdır. Biz onu yemeyiz.” demiştir. Bunun üzerine onlar da “Yer ve gökler işte böylece ayakta durur.” diyerek aslında onun davranışının doğru olduğunu itiraf etmişlerdir.17 Allah Resûlü"nün elçisi de kendisini görevlendiren o yüce makam gibi davranmış, teklif edilen rüşveti elinin tersiyle itmiştir.
Sadece Abdullah b. Revâha değil, Peygamberimizin yakın dostu Hz. Ömer de aynı duyarlılığa sahipti; adalet her şartta sağlanmalıydı. Her sene Hz. Ömer"e deve budu hediye getiren bir adam bir defasında davasının halledilmesi için Hz. Ömer"e gelerek, “Ey Ömer! Bu adamla benim aramda öyle bir hüküm ver ki etin kemikten ayrıldığı gibi bizim davamız da hallolsun.” demişti. Aklınca, halifeye o güne kadar getirdiği hediyeleri hatırlatıyor, onların hatırına işini tatlıya bağlamasını istiyor, kendisini