kızların payının erkeklerin payına nispetle farklı düzenlendiği görülmektedir. Konu bir bütünlük içinde incelendiğinde, bu taksimatın o günkü şartlarda kız ve erkek çocuklarının aile içindeki sorumluluklarının ve kendilerine yüklenen yükümlülüklerinin dikkate alınarak yapıldığı anlaşılacaktır. Bilhassa bu âyetin indiği ortamda, erkek, eşinin, kızının, annesinin ve kız kardeşinin geçimini sağlamakla sorumlu tutulmaktaydı. Kadın, kendi mal varlığı iyi de olsa aile harcamalarına katılmak zorunda değilken, erkeğin harcaması zorunlu tutulmuştu. Evlilik sırasında erkek kadına mehir vermek zorunda iken, kadının herhangi bir malî sorumluluğu bulunmamaktaydı. Nimet külfet dengesi çerçevesinde düşünüldüğünde erkeğe ve kadına yüklenen sorumlulukların aynı olmadığı anlaşılmaktadır.
Bazı durumlarda ise, kadına erkek ile aynı oranda hisse verilmiştir. Nitekim ölenin çocuklarının bulunması hâlinde anne ile babaya aynı miktarda (altıda bir) hisse verilir.17 Burada görüldüğü gibi çocuğunun mirasından anne ile babaya verilen pay, eşittir. Dede ve nine arasındaki paylaşım da böyledir. Anneleri bir olan kardeşler birden fazla iseler mirasın üçte birini —erkek ve kadın— eşit olarak paylaşırlar. Dolayısıyla bu durumlarda kadınlarla erkekler eşit haklara sahiptirler. Unutulmamalıdır ki bu konularda ölçüler, muhatapların şartları da dikkate alınarak Yüce Allah tarafından konulmuştur:“Babalarınız ve oğullarınızdan, hangisinin size daha faydalı olduğunu bilemezsiniz. Bunlar, Allah tarafından farz kılınmıştır. Şüphesiz Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” 18
Mirasçıların bir kısmının geriye kalan maldan hiçbir şey almadan veya az bir miktar alıp mirasçı olmaktan çekilmesi durumunda, örneğin kadının ihtiyacının daha fazla olduğu veya erkeğin malî sorumluluğunun daha az bulunduğu durumlarda, karşılıklı rıza (sulh) ile bu paylaşımı daha farklı bir şekilde yapabilmeleri de mümkündür.
Mirasın taksimi için mal sahibinin (mûris) vefat etmesi, vârisin de sağ olması gerekir. Ancak mal mülk sahibi hayatta iken de mirasını taksim edebilir. Fakat İslâm miras hukukuna göre, normalde miras düşmesine rağmen verasetten hak kazanmaya engel teşkil eden bazı durumlar da vardır. Bunlardan ilki, mûrisini öldürmesi durumunda vâris, mirastan mahrum olur. Resûlullah (sav), “Katil, (öldürdüğü kimseye) mirasçı olamaz.” 19 buyurarak vâris olunacak kişiyi öldürmek suretiyle bir an evvel mirasa konmak isteyen hırslı kimselerin önünü kapatmıştır. Peygamber Efendimiz,