Örneğin, Hanbelî âlim İbn Kudâme şöyle demiştir: “Şayet, İslâm toplumunda yaşayan ve İslâm"a girmeye zorlanması caiz olmayan bir gayri müslim (zimmî) veya kendisine can güvenliği garantisi verilen (müste"men) bir kimse İslâm"ı kabul etmeye zorlanırsa kendi rızası ile Müslüman olduğu bilinmedikçe Müslüman sayılmaz....”17 İbn Kudâme"nin bu görüşü zoraki Müslüman olan bedevîlerin Kur"an"daki şu tasvirine uymaktadır: “Bedevîler, "İman ettik." dediler. De ki, "(Gerçekte) iman etmediniz. Ama, "Boyun eğdik (teslim olduk.)" deyin. Henüz iman kalplerinize girmedi...” 18 Baskı ve zorlama, insanı, İslâm"ın reddettiği ikiyüzlülüğe sevk eder. Samimiyete ve bilinçli tercihe dayanmayan söz ve davranışlar görünüşte dine uygunluk taşısa da gerçekte nifak olarak adlandırılıp inkârla eşit tutulur ve değersiz sayılır. Nitekim Kur"an, inançlarında dürüst davranmayan münafıkları şiddetle kınamış ve onları apaçık inkârcılardan daha tehlikeli saymıştır.19
Hz. Muhammed (sav) yirmi üç yıllık peygamberlik döneminde kimseye inanç dayatmadığı gibi dinî uygulamalar konusunda da zorlayıcı olmamıştır. O, hem Mekke hem de Medine döneminde insanları öğütle, delille ve ikna yoluyla dine davet etmiş, hiçbir zaman zor kullanma yoluna gitmemiştir. Mekke döneminde inen bir âyette Hz. Peygamber"e, “insanları dine davet ederken hikmet ve güzel öğütle çağırması ve onlarla en güzel şekilde mücadele etmesi” 20 emredilmiş, buna uyan Allah Resûlü"nün nasıl başarılı olduğu Medine"de nâzil olan şu âyetle tescil edilmişti: “Allah"ın rahmeti sayesinde sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi...” 21 O, düşmanlarıyla ve diğer din mensuplarıyla ilişkisinde hep barışçı yolu tercih etmiş, zayıf veya kuvvetli olduğu durumlara göre bu tutumunda bir değişiklik olmamıştır. Bu nedenle, Medine"ye gelen Necrân Hıristiyanlarına kendi mescidinde ayin yapmalarına izin vermiş, imkânı olduğu hâlde onları alıkoyma veya baskı uygulama yoluna gitmemiştir.22 Bu yüzden, çeşitli bölgelere gönderdiği valilerine, oradaki Hıristiyan ve Yahudilerin dinlerinden dönmeye zorlanmamaları talimatını vermiştir.23 Peygamber Efendimiz kendi döneminde ve sonraki dönemlerde Müslüman olmayanların İslâm"la tanışmaları için yapılacak fetihlerde insanların önce İslâm dinine davet edilmesini, bunu kabul etmedikleri takdirde kendilerinden cizye istenmesini, bunu da kabul etmemeleri hâlinde son çare olarak savaş seçeneğine başvurulmasını istemesi de24 diğer din mensuplarına karşı tutumu hakkında bilgi vermektedir. Hayber Savaşı sırasında sancağı teslim alan Hz. Ali, “Yâ Resûlallah,