çözmüş veya çözümlemeyi tavsiye etmiştir. Bu nedenle bizzat kendisi, hukukî ihtilâfların çözümü için bazı usul ve esaslar takip etmiştir.
Öncelikle hukukî ihtilâfın meydana gelmesini önleyecek bazı tedbirler almıştır. Hz. Peygamber, her şeyden önce insanların başkalarına zarar vermeden faziletli ve ahlâklı bir şekilde yaşamalarını amaçlamıştır. Yüce Allah"tan aldığı vahyin mesajı bu yönde olduğu gibi, kendisinin uygulamaları ve sözleri de aynı doğrultuda olmuştur. Nitekim o, Müslüman"ı, “dilinden ve elinden Müslümanların selâmette olduğu (zarar görmediği) kimse” olarak tanımlamıştır.3 Bu yüzden, Müslümanların hukukî ihtilâfların en aza indirgendiği bir toplumda yaşamaları için bazı tedbirler almıştır.
Hz. Peygamber, tarafların vicdanlarına seslenerek, davalı ile davacının ellerindeki deliller ne kadar güçlü olursa olsun, iddialarını ne kadar etkili bir şekilde ileri sürebilecek durumda olurlarsa olsunlar, haksız iseler davalarının çözümü için kendisine başvurmamalarını istemiştir. Ellerindeki delillerin güçlü olmasından dolayı bazı kimselerin hâkimleri yanıltabileceklerini, böylece davayı kazanıp haksız kazanç elde edebileceklerini ama her şeyi en iyi bilen Yüce Allah"ı asla aldatamayacaklarını, elde ettikleri bu haksız kazancın âhirette cezasının çok ağır olacağını ifade etmiştir: “Ben, ancak bir insanım. Davalarınızı bana getiriyorsunuz. Bazılarınız delilini ifade etmede bir kısmınızdan daha başarılı olabilir ve ben de ondan dinlediklerime göre karar veririm. Şayet ben herhangi birine kardeşinin hakkı olan bir şeyin verilmesine hükmedersem, o kimse bunu almasın. Çünkü ben (bu hükümle) ona ateşten bir parça vermişimdir.” 4
Herhangi bir davada haklı olup olmadığını insanın en iyi kendisinin bilebileceği gerçeğinden hareket eden Hz. Peygamber, insanların mahkemeye başvurmadan önce problemlerini vicdanlarında çözmelerini istemiştir. Hicretin dokuzuncu senesinde, kabilesinden on kişilik bir heyetle Medine"ye gelip Müslüman olan Vâbisa b. Ma"bed el-Esedî,5 İslâm ile ilgili gerekli hususları Hz. Peygamber"den öğrenmek için kısa bir süre Medine"de kalacak, ardından tekrar memleketine dönecekti. Medine"de kalacağı süre zarfında nelerin sevap nelerin günah olduğunu eksiksiz olarak öğrenip dönmek istiyordu. Bu amaçla doğruca Resûlullah"a gitti. Ne var ki Hz. Peygamber"in etrafında oldukça kalabalık bir cemaat vardı. Ancak Vâbisa kararlıydı. Oradakileri kızdırmak pahasına da olsa, kalabalığı yararak ilerlemeye ve “en sevdiğim insan” dediği Sevgililer Sevgilisi"ne yaklaşmaya çalıştı. Onu gören Peygamberimiz (sav), “Yaklaş ey Vâbisa! Yaklaş ey Vâbisa!” dedi.