menfaatler elde etmek için haksız birini savunarak veya ona arka çıkarak karşı tarafın mağdur olmasına neden olmamalıdır. Yalan yere yemin, yalancı şahitler ve iftira gibi yollar ile hâkimi yanıltmaya yönelik girişimler belki davanın kazanılmasını sağlayabilir. Fakat bu gibi uydurma deliller ile “Ahkemü"l-Hâkimîn” (Hükmedenlerin En İyi Hükmedeni) olan12 Yüce Rabbimizi yanıltamayacakları bir gerçektir. Bu kimseler dünyada birtakım menfaatler elde etseler de âhirette mutlaka yaptıklarının cezasını çekeceklerdir.
Resûlullah (sav), ihtilâfların hukukî yollarla çözümü zorunlu hâle geldiğinde de bazı esaslar takip etmiştir. Aslında Hz. Peygamber, insanların kendi haklarına razı olarak hukukî ihtilâflara sebebiyet vermeden huzur içinde yaşamalarını hedeflemiş ve bunu da kendisi asr-ı saadette büyük ölçüde gerçekleştirmiştir. Ancak az da olsa insanlar arasında anlaşmazlık olduğunda, adalet ve hakkaniyet esaslarına göre hukuk kuralları içinde ihtilâfların çözümü konusunda gereğini yapmış ve Müslümanlardan da aynı hassasiyeti göstermelerini istemiştir. Hz. Peygamber hukukî ihtilâfların çözümünde davaya bakacak hâkimler, taraflar, mevzuat ve delillerle ilgili bazı prensipler koymuştur.
Hukukî ihtilâflar çözülürken adalet ve hakkaniyet kurallarına riayet edilmesi esastır. Bunun gerçekleştirilebilmesinde, davaya bakacak olan hâkimlerin rolü büyüktür. Bu yüzden Hz. Peygamber, hâkimliğin çok önemli bir görev olduğunu ve bu mesleği seçecek olan kişilerin bazı şartları taşımaları gerektiği üzerinde durmuştur. Hz. Peygamber, bu göreve seçilecek kimselerin bilgili ve fazilet sahibi olmaları, ihtilâfları incelerken iyi araştırma yapmaları, kararları adalet ve hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde vermeleri gerektiğini belirtmiştir: “Hâkimler üç kısımdır. Biri cennette, ikisi ise cehennemdedir. Cennette olan, hakkı bilip ona göre hüküm verendir. Hakkı bildiği hâlde hüküm vermede zulmeden kişi cehennemdedir. İnsanlar arasında bilgisizce hüküm veren kimse de cehennemdedir.” 13 buyurarak, hâkimin hem bilgili olmasını hem de davaya konu olan olayı iyice araştırarak isabetli karar vermesini istemiştir.
Hz. Peygamber, hâkimlerin bakacakları davalarda tarafsız ve objektif olmaları ilkesini kabul etmiştir. Bu ilkeye o kadar çok önem vermiştir ki kendi duygularını davaya karıştırabilir endişesiyle, hâkimin öfkeliyken hüküm vermesini yasaklamıştır: “Bir kimse öfkeli iken iki kişi arasında hüküm vermesin!” 14
Hâkimlik görevinin çok zor ve sorumluluk gerektiren bir meslek olduğunu vurgulayan Hz. Peygamber, adalet ve hakkaniyet ilkelerine göre