Hırsızlık, zina, zina iftirası, yol kesme ve terör gibi suçlarda ise mağdur tarafın davadan vazgeçmesi cezanın kaldırılmasına engel olamaz. Çünkü bu suçlar kişilere karşı işlenmiş olmakla birlikte aynı zamanda topluma karşı bir saldırı ve haksızlıktır. Meselâ, bir defasında Safvân b. Ümeyye isimli bir sahâbî Mescid-i Nebevî"de uyurken birisi ansızın gelip başının altındaki abasını çalmıştı. Safvân hırsızı yakalayıp Hz. Peygamber"in huzuruna getirdi. Gerekli muhakeme yapıldıktan sonra Hz. Peygamber, hırsızın elinin kesilmesine karar verdi. Safvân, “Onun elini mi keseceksin?” deyince Hz. Peygamber, “Onu bana getirmeden önce bıraksaydın ya!” buyurdu.20 Bu hadisten insanların, aralarında meydana gelen çeşitli kişisel anlaşmazlıkları mahkemeye intikal etmeden de çözebilecekleri anlaşılmaktadır. Nitekim Hz. Peygamber, bu konu ile ilgili olarak bir hadislerinde, “Ceza gerektiren durumlarda davayı bana getirmeden önce birbirinizi affetmeye çalışın. Aksi takdirde ceza gerektiren bir dava bana geldiğinde hüküm vermem kaçınılmaz olur.” buyurmuştur.21
Hz. Peygamber, yaralama davalarında mağdurun, mağdurun ölümü hâlinde ise yakınlarının şu üç uygulamadan birini seçebileceklerini ifade buyurmuştur. Bunlar, kısas, af ve diyettir.22 Peygamberimiz, diyet için sanık adına ödeme yapabilecek erkek tarafından yakın akrabaların (asabe/âkile) bulunmaması, veya cinayetin faili meçhul olması hâlinde mağdur veya yakınlarının istediği diyeti, onun adına devlet hazinesinden karşılamıştır.23
Yüce Allah bir taraftan, haksızlık yapmadan yaşamaları konusunda insanları uyarmış, diğer taraftan da suç işleme ortamının oluşmaması için başta yöneticiler olmak üzere herkesten üzerlerine düşen görevleri yerine getirmelerini istemiştir. Ancak her toplumda olduğu gibi Müslüman toplumlarda da suç işleyecek kimselerin olabileceği gerçeği göz önünde bulundurularak suçluların cezalandırılmaları konusunda Yüce Allah ve Resûlü tarafından gerekli hükümler konulmuştur. Bununla birlikte, Hz. Peygamber"in hayatı incelendiğinde suçla itham edilen kimselere ceza verme yanlısı olmadığından suçu işlediği kesin delillerle ispat edilmedikçe herhangi bir kimseyi suçlu ilân ederek, cezalandırma cihetine gitmediği görülür.
Hz. Peygamber, suç işleyenlere ceza vermeye hevesli değildi. Özellikle kul haklarına taalluk etmeyen konularda işlenen suçların fail tarafından açığa vurulmamasını isterdi. Zira böyle bir gizleme, suçun duyulmasına,