Allah Resûlü"nün de kulağına gelmişti. Vâbisa, “Siz söyleyin.” dedi. Allah Resûlü, “İyilik ve kötülüğü(n ne olduğunu) sormaya geldin, değil mi?” buyurdu. Vâbisa, “Evet, seni Hak ile gönderen Allah"a yemin ederim ki başka değil sadece bu soru için buraya geldim.”cevabını verdi.7 Bunun üzerine Allah Resûlü üç parmağını birleştirip Vâbisa"nın göğsüne vurarak, “Sen fetvayı kendinden iste, sen fetvayı kalbinden iste, ey Vâbisa!” buyurdu. Ardından da şunlarıilâve etti: “İyilik, gönlünü huzura kavuşturan ve içine sinen şeydir; kötülük ise insanlar sana fetva verseler bile, gönlünü huzursuz eden ve içinde kuşku bırakan şeydir.” 8
Hayatta iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı ayırt edecek bir kılavuz, söz ve davranışlarına rehber olacak bir kıstas isteyenler için dikkate değer bir öğüt vardır, Resûl-i Ekrem"in bu hadisinde. İyilik ve kötülüğü, vicdanda hissedilen derunî bir etkilenme ve duyarlılıkla tarif eder Allah Resûlü. İnsan vicdanının, hadiseleri idrak edip değerlendirecek şuur ve basirete sahip olduğunu hatırlatır. Ancak vicdan sadece davranışların iyi ya da kötü olduğunu tayin etmez; o ayrıca bir müeyyide kaynağı olarak ahlâkî yükümlülükleri yerine getirmeye zorlar insanı. Olumlu davranışları için huzur verirken, olumsuz davranışları karşılığında ona azap verici bir huzursuzluk tattırır.9
Kâ"b b. Mâlik, Hilâl b. Ümeyye ve Mürâre b. Rebî"... Vicdan azabının ne olduğunu belki de dünyada en iyi bilen üç kişi... Hiçbir mazeretleri yokken Tebük Seferi"ne katılmamışlardı. Durumlarını tüm gerçekliğiyle Resûlullah"a anlattıklarında çok ağır bir tepkiyle karşılaştılar. Zira Allah Resûlü ve sahâbîler, bu üç kişiyle tek bir kelime konuşmadılar, onların selâmlarını almadılar, yüzlerine dahi bakmadılar. Hanımları dâhil herkes yanlarından uzaklaşmıştı. Vicdanlarıyla baş başa kaldıkları elli gün boyunca ıstırap içinde ağlamaktan başka bir şey gelmemişti ellerinden... Durumlarını Yüce Allah şöyle anlatmıştı Kur"an"da: “Yeryüzü, genişliğine rağmen onlara dar gelmiş, vicdanları kendilerini sıktıkça sıkmıştı. Nihayet Allah"tan (O"nun azabından) yine Allah"a sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı.” 10 Vicdanlarındaki bu acı ancak Yüce Allah"ın kendilerini bağışladığını bildiren âyetle hafiflemişti; lâkin hayatları boyunca bu ıstırabın anısını yüreklerinde taşımışlardı.11
Zayıf yaratılmıştı bir kere insan,12 aceleci13 ve hırslı bir tabiatı,14 yeryüzünde fesat çıkarıp kan dökebilecek bir potansiyeli vardı.15 Ancak Yüce Allah ona değer verip16 kendi ruhundan üflemiş,17 onu yeryüzünün halifesi kılmış18 ve yaratılışın hikmeti olan kulluk imtihanı ile baş başa