ayrımcılığa dikkat çekerek şunları söylemiştir: Kurayza ve Nadîr kabileleri vardı. Nadîr, Kurayza"dan üstün kabul edilirdi. Kurayzalı biri bir Nadîrliyi öldürürse öldürülürdü, ancak tersi olursa sadece yüz ölçek hurma verilirdi. Peygamberimizin Medine"yi teşriflerinden sonra Nadîr kabilesinden biri Kurayzalı birini öldürmüştü. Kurayzalılar, katilin kısas olarak öldürülmesini talep edince Nadîrliler eski âdetleri üzere katili teslim etmeyip meseleyi, peygamber olduğunu bildikleri ancak inanmadıkları Hz. Peygamber"e götürdüler. Bu olay üzerine Peygamber Efendimize onların arasında adaletle hükmetmesini emreden7 ve câhiliye dönemine ait hükümleri uygulamayı arzu edenleri kınayan8 âyetler nâzil oldu.9 Görüldüğü gibi Hz. Peygamber her konuda olduğu gibi kısasta da adalete büyük önem vermiştir. Herkes kabul eder ki adalet, hukuk ve müeyyideler herkese eşit uygulandığında adalettir; hukuk karşısında herkesin eşit olduğu bilinci o toplumda yaşayan bütün insanlara bir taraftan güven verirken diğer taraftan kendisini suç işlememeye sevk edecektir.
İmam Şâfiî, İmam Mâlik ve Ahmed b. Hanbel gibi bazı âlimler, “Kâfir bir kişiyi öldürmesi sebebiyle mümin öldürülmez.” 10 şeklindeki hadise dayanarak bir kâfiri öldüren müminin buna karşılık öldürülemeyeceğini ifade etmişlerdir. Buna karşılık Kur"an zaviyesinden bakan İmam Ebû Hanîfe ise kısas ile öldürmede Müslüman-kâfir, kadın-erkek ve hür-köle ayrımı gözetmemiş, insan olma temelinde bir anlayış geliştirmiş ve bu hadisteki kâfir ile kastedilenin savaş hâlinde olunan gayri müslimler olduğunu belirtmiştir.11 Kısasta mümin-kâfir ayrımı yapılmaması Kur"an"daki âyetler ile İslâm"ın adalet ve eşitlik anlayışının yanı sıra Hz. Peygamber"in cariye karşılığında hür insanlara kısas yaptığına dair uygulaması ile12 erkeğin, kadın karşılığında kısas olarak öldürülebileceği13 ve “Kim kölesini öldürürse biz de onu öldürürüz, kim kölesinin bir organını keserse biz de onun organını keseriz.” 14 şeklindeki hadisleriyle de uyum içindedir.
Adı adaletle özdeşleşen Hz. Ömer, Yemen"in San"a şehrinde bir kişiye tuzak kurarak onu ortaklaşa öldüren altı veya yedi kişiye ayrı ayrı kısas uygulamış ve “Eğer bütün San"a halkı bu suça iştirak etmiş olsaydı hepsine aynı cezayı verirdim.” demiştir.15
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Cinayet veya yaralanma gibi bir cürüme maruz kalan kişi (ya da velîsi) şu üç şeyden birini seçer: Ya (hukukun eliyle suça denk bir müeyyide yani) kısas ister ya affeder ya da diyet alır. Dördüncü bir şey isterse onu engelleyin. Kim de bundan sonra sınırı aşarsa onun için acı verici bir azap vardır.” 16