yol gösterir niteliktedir: “Siz, iyilik yapmak için mal kazanın. Çünkü mal, iyi kimse için şeref sebebidir ve onun sayesinde namerde muhtaç olunmaz.”6
Her şeyden evvel mülkiyet, dinimizin izin verdiği, çalışma, miras ve ticaret gibi meşru bir yoldan elde edilmiş olmalıdır. Sonradan emek harcanarak kazanılan şeylerde olduğu üzere miras gibi doğuştan gelen birtakım haklara sahip olmak da Müslümanlar için meşrudur ve dokunulmaz olarak kabul edilmiştir. Hz. Peygamber"in (sav) Veda Haccı"nda hastalanan Sa"d b. Ebû Vakkâs"ı ziyareti esnasında yaptığı tavsiye, miras yoluyla kazanılan mülkiyetin meşruluğunu gösterir. Buna göre Sa"d bir tek kızından başka kendisine vâris olacak kimse olmadığını, bu nedenle malının çoğunu sadaka olarak dağıtmak istediğini söyler. Allah Resûlü (sav) ise “Vârislerini zengin bırakman, insanlara el açan fakirler olarak bırakmandan daha iyidir. Allah"ın rızasını kazanmak için vereceğin her nafaka, hatta hanımının ağzına koyduğun her lokma, sana sevap kazandırır.” 7 buyurarak Sa"d"ı bu fikrinden vazgeçirir ve sahip olduğu malın kendinden sonra mirasçılarının tasarrufuna geçeceğini açıklar. Mirasla ilgili, “Ana, baba ve akrabaların (miras olarak) bıraktıklarından erkeklere bir pay vardır. Ana, baba ve akrabaların bıraktıklarından kadınlara da bir pay vardır. Allah, bırakılanın azından da çoğundan da bunları farz kılınmış birer hisse olarak belirlemişti.” 8 gibi âyetler de mirasla elde edilen mülkiyetin meşru kabul edildiğini göstermektedir.
Resûlullah"ın (sav) birçok kez bağış yoluyla ashâbını mülk sahibi yaptığı ve ashâbın da bu yolla elde ettikleri mallar üzerinde tam olarak tasarruf sahibi oldukları görülmektedir. Örneğin Peygamberimiz, el-Kabeliyye isimli bir nahiyenin madenlerini deresiyle tepesiyle Bilâl b. Hâris el-Müzenî"ye bağışlamıştır. Ayrıca ona Kuds Dağı"nın ziraate elverişli olan yerlerini de vermiştir. Rivayette Resûlullah"ın, “Bismillâhirrahmânirrahîm. Bu, Allah"ın Resûlü Muhammed"in, Bilâl b. Hâris el-Müzenî"ye verdiği yerleri bildiren bir vesikadır. Deresiyle tepesiyle el-Kabeliyye nahiyesini ve Kuds Dağı"nın ziraate elverişli olan yerlerini ona bağışlamıştır. Ona hiçbir Müslüman"ın hakkını vermemiştir.” ifadelerini içeren yazılı bir belgeyi Bilâl"e verdiği de bildirilmektedir.9 Allah Resûlü ayrıca, annesine bağışladığı hurma bahçesini, annesi öldükten sonra diğer kardeşlerine paylaştırmadan tekrar kendi üstüne almak isteyen birine, “O bahçe, hayatında da ölümünde de kadına aittir.” 10 buyurarak hibenin mülk edinmenin meşru yollarından biri olduğunu ortaya koyar.
Mülkiyet edinmede en güzel yol ise alın teri ile bir emek karşılığında kazanılan maldır. Dinimiz, mülkiyet hakkı konusunda kadın ve erkeği eşit kabul eder.