Yine Hızır ile Musa arasında geçen olaylara ibret gözüyle bakıldığında, dışarıdan yanlış ve kötü gibi görünen bazı olayların gerisinde makul sebeplerin olabileceği anlaşılmaktadır. Yüce Rabbimizin, “...Olur ki bir şey sizin için hayırlı iken siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki bir şey sizin için kötü iken siz onu seversiniz/istersiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” 38 buyruğu da insana kötü gibi gözüken bazı şeylerin hakikatte iyi olabileceğini bildirmektedir. Hakikaten kıssada anlatılanlar, yaşanan her hadisede Allah"ın hikmetlerinin olduğu düşüncesini teyit etmektedir.
Her ne kadar bu kıssalar Kur"an"da veya hadislerde ibret alınması için anlatılmış olsa da insandaki merak duygusu Hızır"ın kimliğinin asırlarca tartışılmasına sebep olmuştur. Bu tartışmalarda ele alınan ilk husus Hızır"ın ismi ile ilgilidir. Arapça kaynaklarda, “hadır, hadr ve hıdr” şekillerinde yer alan Hızır kelimesi, yeşil, yeşilliği çok olan yer anlamlarına gelmektedir.39 Peygamber Efendimiz de, “Hızır"a Hızır (Hadır-Yeşil) denilmesi, otsuz kuru bir yere oturduğu zaman ardından oranın hemen yeşermesi sebebiyledir.” 40 buyurmuştur.
Hızır ile ilgili olarak İslâm âlimleri arasında pek çok husus tartışılmıştır. Bunlardan belki de en önemlisi Hızır"ın her insan gibi tarihte yaşayıp ölmüş mü yoksa onun ölümsüz bir kul mu olduğu sorusudur. Hızır"ın geçmişten günümüze yaşamış olduğu düşüncesi, bazı rivayetlerde balığın “hayat suyu” ile olan teması sonucu dirildiğinden bahsedilmesi41 ile yakından ilgilidir. Nitekim ölüleri dirilttiğine, canlıları ölümsüzlüğe eriştirdiğine inanılan hayat suyundan Hızır"ın da içtiği, böylece kıyamete kadar yaşayacağı yorumları, Hızır"ın darda kalmışların yardımına koşan, Allah"ın sevgili kullarına lütuf ve ikramlarını ulaştırdığı bir aracı konumuna sahip olduğu düşüncesini doğurmuştur. Böylece Hızır, tarihte yaşamış “salih bir kul”dan ziyade olağanüstü bir şahsiyet olarak tasavvur edilmiştir.42 Dahası hadislerde âhir zamanda Deccâl"in karşısına çıkacağı belirtilen kişinin Hızır olduğuna dair yorumlar da43 daha çok mutasavvıflar tarafından savunulan Hızır"ın kıyamete kadar yaşayacağı düşüncesini desteklemiştir. Bununla birlikte İslâm âlimlerinin çoğunluğu, “Biz, senden önce de hiçbir beşere ölümsüzlük vermedik...” 44 “Her canlı ölümü tadacaktır...” 45 âyetlerini ve Peygamber Efendimizin, “Yüz sene sonra, bugün yeryüzünde yaşayanlardan kimse kalmaz.” 46 hadisini delil getirerek Hızır"ın da her insan gibi ölümlü olduğunu savunmaktadırlar.47
Hızır"ın öldüğü kabul edildiğinde, onun ne zaman yaşamış olduğu sorusu gündeme gelmektedir. Musa (as) ile arasında geçen hadiseden