Müslümanların geleceğine yönelik şu önemli uyarıyı yapmaktaydı: “Yahudi ve Hıristiyanlar Tevrat"ı ve İncil"i okudukları hâlde içindekilerden faydalanmayan kişiler hâline gelmediler mi?” 31
Rivayetlerden anlaşıldığına göre, buna benzer sorular Kutlu Peygamber"e farklı vesilelerle soruluyor ve her defasında o, vurgulu bir şekilde Yahudi ve Hıristiyanların şahsında ilmin geçmiş ümmetlerden kaldırılmasının, ya âlimlerin dinin içini boşaltacak yanlış yorumlamaları ile veya o dini yorumlayacak gerçek âlimlerin ortadan kalkmasıyla olduğunu haber veriyordu.32 Böylece Müslümanlara Kur"an"ı yorumlarken titizlik göstermelerini öğütlüyordu.
Geçmiş ümmetlerin haberlerinin İslâm kültürü içerisinde yaşaması, bazı hikâyelerin doğrudan doğruya ana kaynaklar olan Kur"an ve sünnette yer alması, bazılarının ise Ehl-i kitaptan iken sonradan Müslüman olan râviler tarafından aktarılması, bir yandan tarih bilincini diri tutarken bir yandan da Müslümanlara has bir kültürün oluşmasına katkıda bulunmuştu.
Bu kıssalar sayesinde sahâbe nesli başta olmak üzere sonraki Müslüman nesiller şunu öğrenmekteydi: İslâm, tarihin bir döneminde Rahmet Peygamberi tarafından icat edilen bir din değildi. Kur"an, kendisinden önceki kitapları doğrulayıcı33 ve tahrif edilen yönleri tashih edicidir. Dolayısıyla Kur"an ve sünnette geçmiş ümmetlerin kıssa ve meselleri anlatılırken yeni oluşan Müslüman toplumun aslında tarihin başından beri süregelen o biricik “dîn” in o zamandaki en doğru, en haklı ve en lâyık takipçileri oldukları tasavvuru yerleştirilmiştir. Bu yapılırken de bu kıssalardaki dil ve üslûp sayesinde, Müslüman topluma aynı zamanda bir tarih felsefesi ve tarihî olaylar ışığında günü okuma yöntemi kazandırılmaya çalışılmıştır.
İslâm öncesi din ve kültürleri kastetmek üzere kullanılan “geçmiş ümmetler” tabiri, pek çok alt konuları içeren genel bir ifadedir. Kur"an"da “öncekiler” ,34 “onlardan öncekiler” ,35 “sizden öncekiler” 36 ve “el-kurûnu"l-ûlâ” (geçmiş nesiller) 37 şeklinde geçen ifadeler ile İslâm öncesi dönemde yaşamış halklar ve kavimler kastedilir. Bunlar arasında en önemlileri, ilâhî vahye dayanan en önemli iki dinin muhatapları olan “İsrâiloğulları”dır. Dolayısıyla Hz. Peygamber"in, “sizden öncekiler” ifadesi ile kastettiği Yahudiler ve Hıristiyanlardır.
Bunların dışında ilâhî vahiyle irtibatları konusunda kesin bilgi bulunmayan değişik din ve kültürlerin varlığı da bir gerçektir. Bazı yorumlara göre Kur"an"daki, “zübüri"l-evvelîn” 38 ifadesinden hareketle,