Ülkenin yönetiminde bunlar da söz sahibi olur, firavuna danışmanlık yaparlardı. Bunlar arasında ise başrahiplerin önemli bir ağırlığı vardı. Zira hayatın bütün alanlarını doğrudan ilgilendiren din ve inanç ile alâkalı bütün meseleleri Firavunlar onlarla müzakere ederlerdi. İşte, Mısır"ın ve Mısırlının hayatına yön veren idarî düzen bu kadrodan oluşuyordu.
Şimdi ülke ile alâkalı bütün bu görev ve sorumluluklar, haklar ve yetkiler Firavun"a aitti, zamanında Mısır, oldukça büyük bir ilerleme kaydetmişti. Nil"in bahşettiği bereket sayesinde çöl âdeta çiçek açmış, her yeri yeşil bahçeler süsler olmuştu. Bu bahçeler arasına Mısırlılar yüksek binalar yapmışlardı.3
Firavun"un korkunç planının hedefi olan İsrâiloğulları, Hz. Yakub"un soyundan gelmekteydi. Hz. Yakub"un on iki oğlundan gelenler on iki kabileye ayrılmışlar4 ve Hz. Yusuf zamanında Mısır"a yerleşmişlerdi. Allah Teâlâ Mısır hâkimi Firavun ve adamlarını bol bol bahşettiği zenginlikler, ziynet ve mallar ile imtihan ederken İsrâiloğulları"nı da Firavun ile deniyordu. Nitekim Yüce Allah, Hz. Peygamber dönemi Yahudilerine, geçmişten ibret almaları için bu olayı şöyle hatırlatıyordu: “Hani, sizi azabın en kötüsüne uğratan, kadınlarınızı sağ bırakıp, oğullarınızı boğazlayan Firavun ailesinden kurtarmıştık. Bunda, size Rabbinizden (gelen) büyük bir imtihan vardı.” 5 Bu, gerçekten ağır bir imtihandı. İsrâiloğulları"nın yeni doğan erkek çocukları acımadan öldürülüyor, diğer taraftan sosyal hayatta ikinci sınıf insan muamelesi görüyor, dışlanıyorlardı. Ancak Allah Teâlâ, onları bu büyük sıkıntıdan kurtaracak ışığı da yine aynı dönemde gönderme lütfunda bulunuyordu: Hz. Musa.
Cenâb-ı Hak, bir oğlu olduğu için sevinsin mi yoksa başına gelecekleri düşünüp üzülsün mü bilemeyen bir annenin kalbine ilham gönderiyor, yavrusunu bir sandığa koyup nehre bırakmasını istiyor, ilâhî koruma altına alınan bu çocuğun peygamber olacağı ifade buyruluyordu.6 Bu noktadan sonrası da derslerle dolu bir tecelli şeklinde planlanmıştı. Onu nehirden, hem Allah"a hem de Musa"nın bizzat kendisine düşman olacak biri çıkartacaktı.7 Nitekim Musa"yı nehir kıyısında Firavun"un adamları buldu.8 Firavun"un emirleri doğrultusunda hemen öldürülmesi gerekiyordu. Fakat ilâhî takdir, içeriden yani Firavun"un çok yakınından birisine bu cinayete engel olma ilhamı gönderiyordu: Firavun"un hanımı Hz. Âsiye"ye. Nehir kıyısında bir erkek çocuk bulunduğunu haber alınca hemen eşi Firavun"a gitti ve “Bana da, sana da göz aydınlığı (bir çocuk)! Sakın onu öldürmeyin. Belki bize faydası dokunur ya da onu evlât ediniriz.” dedi.9