peygamberlerin duyuları, duyguları ve mânevî sezgilerinin ne kadar kuvvetli olduğunun delilidir.64
Allah"ın elçileri, ilâhî kelâmı tebliğ görevini yerine getirirken buna mani olabilecek herhangi bir engellemeden, dinin tebliği ve beyanı konusunda hataya düşmekten ve büyük günah işlemekten korunmuşlardır. Kur"an"da başta Sevgili Peygamberimiz olmak üzere diğer bazı peygamberlerin nübüvvet öncesi hayatlarına atıfta bulunulması,65 onların peygamberlikten önceki hayatlarında da toplumun hoş karşılamadığı tavırlar sergilemekten kaçındıklarının göstergesidir. Aksi takdirde, ahlâkı bozuk, davranışları tutarsız kişilerin pek çok kötülüğü işledikten sonra insanları iyiye ve doğruya çağırması inandırıcı olmazdı. Hz. Musa ile ilgili Kur"an"da bahsedilen adam öldürme meselesi ise Hz. Musa"nın kasten gerçekleştirdiği bir suç değildi. Âyette de ifade edildiği üzere, Hz. Musa, işlediği bu fiili “şeytan işi” olarak nitelemiş ve yaptığından pişmanlık duyarak, “Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmettim. Beni affet!” diyerek hemen tevbe etmiş, Allah da onu affetmişti.66
Ancak risâlet görevleri sırasında da kimi zaman peygamberlerin insan olmalarından kaynaklanan ve “zelle” denilen bir tür sürçme olarak nitelenebilecek bazı davranışları olmuştur. Ancak bu küçük hatalar Allah Teâlâ tarafından düzeltilmiştir. Örneğin, Kur"an"da Hz. Yunus"un öfkelenerek kavmini terk etmesi ardından da yaptığından pişman olarak Allah"tan af dilemesinden ve Allah"ın kendisini affetmesinden bahsedilir.67 Hz. Peygamber aldığı bazı kararlarla ilgili yahut bazı davranışlarıyla ilgili ilâhî iradenin müdahalesine muhatap olmuş ve Allah tarafından uyarılmıştır. Bedir Savaşı"nda düşmanları öldürmek yerine esir alarak onları fidye karşılığı bırakmaya karar vermesi,68 Tebük Savaşı"na çıkarken bazı münafıklara izin vermesi,69 münafıkların reisi Abdullah b. Übey b. Selûl"un cenaze namazını kılmaya teşebbüs etmesi,70 hanımlarıyla aralarında geçen tatsız bir olay üzerine onlardan bazısının gönlünü almak için kendisine helâl olan bir şeyi haram kılması,71 Kureyş"in ileri gelenlerinden birisiyle konuştuğu bir sırada kendisinden bir şeyler öğrenmeye gelen âmâ sahâbî Abdullah b. Ümmü Mektûm"un araya girmesinden rahatsızlığını belli etmek üzere suratını asıp yüzünü çevirmesi72 gibi olaylarda Resûl-i Ekrem (sav) ilâhî uyarıyla karşılaşmıştır.
Peygamberler, Allah"tan aldıkları bildiriyi insanlara aynen tebliğ etmekle yükümlü oldukları için hiçbir şeyi gizlemezler. Nitekim Hz. Âişe"nin