Allah Resûlü"nün "beşer" yani "insan" oluşuna dayandırmaktaydı.14 Kur"an ise bunu reddetmemiş, aksine ısrarla onun “insan” olduğunu vurgulamıştı. Kur"an"ın reddettiği şey, tam da insanlardan farklı hatta insanüstü bir peygamber beklentisiydi. Yüce Allah onlara cevaben, “De ki: Yeryüzünde yerleşip dolaşanlar melek olsalardı, biz de onlara gökten peygamber olarak bir melek gönderirdik!” buyurmuştu.15
Câhiliyeye ait peygamber anlayışını ortadan kaldırıp onun yerine gerçek peygamber anlayışı yerleştirmek isteyen Allah Resûlü de bu hususta oldukça titiz davranmaktaydı. Enes b. Mâlik"in anlattığına göre, bir gün bir adam gelmiş ve Peygamberimize, “Ey Muhammed! Ey Efendimiz, efendimizin oğlu, bizim en hayırlımız ve en hayırlımızın oğlu!” şeklinde iltifatkâr ifadelerle hitap etmişti. Bunun üzerine Allah Resûlü, “Ey insanlar! Aman takvanıza sahip çıkın! Sakın şeytan sizi aldatmasın! Ben, Muhammed b. Abdullah"ım. Allah"ın kulu ve resûlüyüm. Vallahi ben, sizin beni, Yüce Allah"ın bana verdiği makamın üstüne çıkarmanızı istemem!” uyarısında bulunmuştu.16
Hz. Peygamber bu yanlış tasavvurun kaynağına da dikkat çekiyordu: "Hıristiyanların Meryem oğlunu (İsa"yı) övmekte aşırı gittikleri gibi siz de beni övmede aşırılık göstermeyin. Şüphesiz ki ben Allah"ın kuluyum. Onun için bana "Allah"ın kulu ve resûlü" deyin.” 17 Peygamberimiz (sav) kul olma vasfının öncelikli olduğuna her fırsatta işaret ediyordu. Bir gün kelime-i şehâdet getirmeyi öğrettiği bir şahıs, “Şehâdet ederim ki Muhammed Allah"ın resûlü ve kuludur.” dediğinde, “Ben resûl olmadan önce kul idim.” buyurarak derhâl müdahale etmiş ve “Allah"ın kulu ve resûlüdür.” şeklinde cümleyi düzelttirmişti.18 Abd (kul) oluşuna dikkat çekilmesi, peygamberleri yüceltenlere, ilâhlaştıranlara resûl oluşunun vurgulanması da peygamberleri döven, kovan ve öldürenlere bir reddiye idi. Askerlere su taşıma, yaralı ve şehit olmuş askerlerin Medine"ye intikali gibi işlerde hizmet vermek amacıyla Resûlullah ile birlikte gazveye katılmış genç bir hanım sahâbî olan19 Rubeyyi" bnt. Muavviz"in düğün törenine katıldığında tef çalıp şarkı söyleyen kızlarla ilgili Allah Resûlü"nün uyarısı da aynı kaygıya dayanıyordu. Şarkı söyleyen bu kızlar, Bedir Savaşı"nda şehit olan babalarının güzel vasıflarını anıyorlardı. Derken içlerinden birisi, “İçimizde bir peygamber var! O, yarın ne olacağını bilir!” şeklinde bir cümle ile Allah"ın Resûlü"nü övmek istedi. Bunun üzerine Peygamber (sav), “Böyle söyleme! Az önce söylemekte olduğun sözleri söyle!” 20 diyerek uyardı ve “Yarın ne olacağını ancak Allah bilir.” diye de ekledi.21