Bütün bu ikaz ve hatırlatmalar yanlış bir peygamber tasavvurunun önüne geçmek için yapılıyordu. İnsanların insanüstü varlık anlayışına ne kadar meyilli oldukları geçmiş peygamberler ile ilgili düşüncelerinde kendini göstermişti. İsmi Rifâa b. Yesribî, Yesribî b. Avf gibi çeşitli şekillerde kaydedilmiş,22 künyesi Ebû Rimse olan sahâbînin Hz. Peygamber ile ilk karşılaşması, bu yerleşik algının tesirinin hangi boyutlara ulaştığını açıkça ortaya koymaktaydı: “Babamla birlikle Resûlullah"ın (sav) yanına gittik. Onu gördüğümde babam, "Bu kimdir biliyor musun?" dedi. "Hayır." dedim. "Bu Allah"ın elçisi Muhammed"dir." dedi. Babamın bu sözü üzerine şaşırıp öylece kalakaldım. Çünkü ben Allah"ın Elçisi"ni insanlara benzemeyen farklı bir şey olarak hayal ederdim. Oysa onun saçları uzun ve kınalıydı, üzerinde de iki yeşil cübbe vardı.”23
Ebû Rimse"nin zannettiği gibi Allah Resûlü, çevresindeki insanlardan farklı bir görünüşe sahip değildi. Evet, her hâli ile etrafındakiler için en güzel örnekti ve her tavrı diğerlerinden daha nezih ve zarifti. Ancak hiçbir zaman kendisini ashâbından ayrı tutmaz, asla üstünlük taslamazdı. O, bir peygamber ve toplumun lideri olmasına rağmen insanlarla arasında herhangi bir mesafe koymamış, onlara hiçbir zaman yukarıdan bakmamıştı. Bir gün kendisiyle konuşmaya gelen bir adamın heyecandan titremesi üzerine şu cümleleri söylemişti: “Korkma! Ben bir kral değilim. Ben sadece (güneşte) kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum.” 24
Ne kıyafeti, ne oturup kalkması ne de hareketleri farklıydı. Halkın toplu merasimlerinde, düğünlerinde, yemeklerinde bulunmayı severdi. O, yemek yerken yere oturur ve “Ben bir kulun yediği gibi yer ve oturduğu gibi otururum.” derdi.25 Bir Kurban Bayramı günü bayram namazı kılınmış ve ortaya tirit yemeği getirilmişti. Halk hemen yemeğin başına toplandı. Ancak oturanların sayısı artıp sıkışınca herkesle birlikte sofraya oturmaktan çekinmeyen Resûlullah da diz üstü oturmak zorunda kaldı. Hz. Peygamber"e bu oturuşu yakıştıramamış olmalı ki bir bedevî, “Bu oturuş da neyin nesi?” diyerek şaşkınlığını dile getirdi. Onun bu sözüne karşılık Allah Resûlü, “Şüphesiz ki Allah beni mütevazı bir kul olarak yarattı, zorba ve inatçı biri olarak değil!” cevabını verdi.26 Arkadaşlarıyla birlikte iken, giyimiyle ya da tavırlarıyla dikkat çekmez, tam anlamıyla onlardan biri olurdu. Meselâ, Allah Resûlü"nün “anlayışlı insan” diye nitelediği, Hz. Ömer"in de bir konuyu kendisinden daha güzel ve veciz anlatanını görmediğini söylediği27 Dımâm b. Sa"lebe, Medine"ye ilk geldiğinde mescitte ashâbıyla