Hz. Peygamber (sav) yemediği için bunlardan yemek istememiştir. Bunun üzerine Efendimiz, “Sen ye, zira ben senin konuşmadığın kimselerle konuşuyorum.” buyurarak42 kendisinin farklı kişilerle muhatap olmasından dolayı rahatsız edici olmamak için yemediği veya hoşlanmadığı yiyeceklerin de yenilebileceğini bildirmiştir.
Peygamber Efendimizin yemek konusundaki tutumunda dikkati çeken hususlardan birisi de hangi amaçla olursa olsun bir kimsenin, helâl olan bir yiyeceği kendisine haram kılma yetkisinin olmadığıdır. Nitekim “Ey iman edenler! Allah"ın size helâl kıldığı iyi ve temiz nimetleri (kendinize) haram etmeyin ve (Allah"ın koyduğu) sınırları aşmayın. Çünkü Allah haddi aşanları sevmez.” 43 âyeti, şehevî arzularından kurtularak daha fazla ibadet etmek amacıyla kendisine et yemeyi yasaklayan bir sahâbî hakkında inmiştir.44 Buna göre, daha fazla ibadet etmek için bile olsa sağlık açısından bir sorun teşkil etmediği sürece Allah"ın verdiği nimetlerden faydalanmak konusunda herhangi bir kısıtlama yoluna gitmek doğru değildir.
Bir defasında Resûlullah da benzer bir konudan dolayı ilâhî uyarıya muhatap olmuştu. Hanımı Zeyneb bnt. Cahş"ın yanında “meğâfîr” denilen kokulu bir ağaç özünden yapılan bal şerbetini içmiş ve bu yüzden de yanında biraz fazla kalmıştı. Bu durumu kıskanan Hz. Âişe ve Hz. Hafsa aralarında anlaşarak, Peygamberimizi gördüklerinde, “Senden meğâfîr kokusu geliyor!” demişler, Hz. Peygamber de bir daha bal şerbetini içmeyeceğini söylemişti. Bunun üzerine Yüce Allah indirdiği şu âyetle Resûlü"nü uyarmıştı: “Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını gözeterek Allah"ın sana helâl kıldığı şeyi kendine niçin haram ediyorsun?” 45
Kutlu Nebî"nin bazı yemekleri daha çok sevdiği ve onlar hakkında övücü ifadeler kullandığı da göze çarpmaktadır. Hz. Peygamber"in bu tavrı, yemeğin tadı, lezzeti ve besin değeri gibi özellikleri yanında, Allah"ın verdiği her nimetin aslında övgüye ve şükre lâyık olduğunu göstermeye yöneliktir. Bu anlamda tirit,46 et yemeği,47 hurma,48 sirke49 gibi yiyecekler Hz. Peygamber"in övgüsüne mazhar olmuştur. Oysa Arap toplumunun yaşadığı coğrafyada bilinmediği için Hz. Peygamber"in adından hiç bahsetmediği binlerce yiyecek türü için de aslında benzer şeyler söylenebilir. Zira Yüce Allah"ın yarattığı her bir meyve, sebze, yiyecek ve içeceğin kendine has güzellikleri olduğunda şüphe yoktur.
Yemeğe Allah"ın adını anarak başlayan Hz. Peygamber, yemekten sonra da şu ifadelerle Allah"a hamdederdi: