Hz. Peygamber, Seleme"yi dinledikten sonra ona kefaret olarak sırasıyla bazı cezalar ödemesini önerir. Seleme, kendisine teklif edilen köle azadı, altmış gün peş peşe oruç veya altmış fakiri doyurma cezalarından hiçbirisine güç yetiremeyeceğini bildirir.7 Bunun üzerine Hz. Peygamber ona bir sepet hurma vererek fakirlere dağıtmasını ister. Ancak Seleme, bulunduğu muhitte kendi ailesinden daha fakirin bulunmadığını hatırlatınca, Hz. Peygamber buna bir hayli güler ve götürüp onu ailesiyle beraber yemesini ister.8 Yaşadığı bu olayı anlatan Seleme mahallesine döndüğünde onlara şöyle der: “Sizin yanınızda dar görüşlülük ve anlayışsızlık, Resûlullah"ın (sav) yanında ise hoşgörü ve güzel anlayış buldum.”9
İslâm"a yeni giren Amr b. Âs"ın dediği gibi, “Resûlullah (sav), yüzüyle ve sözüyle toplumun en kötüsüne dahi yöneliyor, bununla onların kalbini kazanmak istiyordu.”10 İslâm"a kazandırabilmek için çevresindeki insanlara cömertçe ikramlarda bulunurdu. Nitekim onlardan birisi olan Safvân b. Ümeyye şu itirafta bulunmuştur: “Resûlullah, insanlar içinde en sevmediğim kimse idi. Fakat Huneyn günü bana o kadar mal verdi ki neticede benim için insanların en sevimlisi hâline geliverdi.”11
Resûl-i Ekrem gerek risâlet öncesinde gerekse sonrasında tamamen tabiî ve mütevazı bir hayat tarzını tercih etmişti. Oldukça sıkıntılı yıllar yaşadığı Mekke"de olsun, nispeten huzur ve refaha kavuştuğu Medine yıllarında olsun yiyip içmesinde, giyim kuşamında, oturup kalkmasında hep bu tevazu hâli devam etmişti. Bu hâli, onun sosyal statüsüne bakmaksızın herkese aynı nezakette davranmasında da müşahede edilebilir. O kadar ki Medine cariyelerinden (hizmetçi kız çocuklarından) biri Hz. Peygamber"in elinden tutup bir işi için kendisini götürmek istediğinde, oraya gidene kadar elini çekmezdi.12
Kimi zaman onu ziyarete gelenler, huzuruna çıktıklarında heyecana kapılabilmekteydi. Nitekim huzuruna gelen ve kendisiyle konuşurken heyecanlanıp titreyen bir şahsa, “Korkma! Ben bir kral değilim. Ben de kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum!” 13 deme ihtiyacı hissetmişti. Temîm kabilesinden gelip Hz. Peygamber"in huzuruna çıkınca titreyen Kayle b. Mahreme"nin heyecanını, “Kadıncağız, sakin ol!” diyerek yatıştırması da bunun güzel bir örneğidir.14
Rivayetlerden anlaşıldığına göre Hz. Peygamber"in ne dış görünümünde ne de yüz hatlarında normal bir bakışla fark edilebilecek bir farklılık, onun Peygamber olduğunu gösteren herhangi bir alâmet yoktu.