Meselâ, Medine"ye geldiğinde bir gece uyuyamamış ve “Keşke ashâbımdan iyi bir adam bu gece beni korusa!” demiş, az sonra silahıyla gelen Sa"d b. Ebû Vakkâs başında onu beklemiş ve bu şekilde Hz. Peygamber uyuyabilmişti.19
Resûlullah"ın özelliklerini çok iyi bilen ve onun şemailini nakleden sahâbîlerden biri olan Hind b. Ebû Hâle"nin anlattığına göre, Allah Resûlü, rahat ve keyif ehli biri değildi, daima kederli ve düşünceliydi. Suskun bir tabiatı vardı. Lüzumsuz yere konuşmazdı.20 Hind"in bu ifadeleri, Peygamberimizin keyfine düşkün, vurdumduymaz biri olmadığını, aksine onun zengin bir duygu dünyasına sahip olması sebebiyle genellikle derin bir tefekkür içerisinde bulunduğunu ortaya koymaktadır.
O, hiçbir zaman kendi köşesine, köşküne çekilmemişti. Çilekeşlerin sıkıntılarını yüreğinin derinliklerinde hissetmiş, onlara sürekli sabır ve mukavemet aşılayarak ayakta kalmalarını, dirençli olmalarını sağlamıştı. Eza, cefa ve işkencenin sıradanlaştığı Mekke"de tebliğin ilk yıllarında, ashâbıyla birlikte o da çeşitli eziyetlere maruz kalmıştı. İki üç yıl kadar devam eden abluka yıllarını ashâbıyla birlikte göğüslemişti. Açlığı, korkuyu, hicreti ve nihayet savaşları onlarla birlikte yaşamış, hendeği birlikte kazmıştı. Duyarlı bir şahsiyet olan Rahmet Elçisi, zayıf, yoksul, güçsüz kimselere, köle ve cariyelere kısaca bütün ashâbına çok düşkündü. Onun bu yönünü Yüce Allah şöyle ifade etmektedir: “Andolsun, size içinizden öyle bir elçi gelmiştir ki sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir. O, size çok düşkündür. Müminlere çok şefkatli ve çok merhametlidir.” 21
Allah Resûlü"nün en bariz vasıflarından biri onun Rahmet Peygamberi oluşudur. Yüce Allah onu ancak âlemlere rahmet olarak göndermiştir.22 Nitekim müşriklere beddua etmesi istendiğinde, “Ben lânet okuyucu olarak gönderilmedim, rahmet olarak gönderildim!” buyurmuştu.23
Allah Resûlü"nün duygu yönünü gösteren bir başka husus da onun son derece hayâ sahibi olmasıydı. Onun bu yönünü Ebû Saîd el-Hudrî şöyle tasvir etmiştir: “Hz. Peygamber (sav), örtüsüne bürünmüş bir genç kızdan daha hayâlı idi. Hoşlanmadığı bir şey gördüğü zaman bunu yüzünden anlardık.”24
Bazı hadiseler karşısında Hz. Peygamber"in kızdığı, öfkelenip moralinin bozulduğu da olurdu. Sahâbe çoğu zaman onun hiddetlendiğini yüzünden anlardı.25 Nitekim Resûlullah (sav) kendisinin de bir insan olduğunu, herkes gibi kendisinin de kızabileceğini ifade etmişti. Ayrıca bu öfke hâlinde söz ya da davranışla karşısındaki mümini incitmesi