Yardım istenilecek tek varlıktı. Allah Resûlü ellerini açtı. Bu acımasız topluluk karşısında çaresizlik ve yalnızlık içinde, Rabbine şöyle dua etti: “Allah"ım! Güçsüzlüğümü, çaresizliğimi ve halkın nazarında hakir görülüşümü sana arz ve şikâyet ediyorum. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Sen zayıfların Rabbisin! Sen benim Rabbimsin! Beni kimin eline bırakıyorsun? Senden uzak olan ve beni gördükçe suratını asan kimselere mi? Yoksa beni eline bıraktığın düşmana mı? Bu, senin bana karşı bir öfkenden dolayı değilse buna aldırış etmem. Fakat af ve merhametin, benim için (gazabından) daha geniştir. Senin gazabına uğramaktan, karanlıkları aydınlatan, dünya ve âhiret işlerini ıslah eden yüzünün nuruna sığınırım! Her şey senin rızan içindir. Güç ve kuvvet ancak sendedir!” 4
Allah Resûlü artık Mekke"ye dönmek üzere kederli ve düşünceli bir şekilde Tâif"ten ayrılıyordu. Karnü"s-seâlib bölgesine kadar bu şekilde yol aldı. Burada, çaresizlik içinde yaptığı duanın Rabbi katında karşılık bulduğunu gösteren meşhur hadiseyi yaşadı. Allah, elçisi Cebrail vasıtası ile dilerse ona zulmeden bu kavmi, helâk edeceğini bildiriyordu. Rahmet Peygamberi her şeye rağmen beddua etmedi. Rabbine, bu müşriklerin soylarından yalnız Allah"a ibadet eden ve O"na hiçbir şeyi ortak koşmayan bir nesil meydana çıkarması için dua etti.5
Evet, âlemlere rahmet olarak gönderilmiş son peygamber, Allah"ın Sevgili Resûlü"ydü. Ancak her şeyden önce o da bir beşerdi. Bu gerçeği hem Kur"an hem de bizzat Peygamberimiz ısrarla vurguluyordu.6 O da bir insan olarak seviniyor, üzülüyor, kimi zaman hastalanıyor, türlü sıkıntılara maruz kalıyordu. Kendinden önce aynı vazifeyi yapmış Hz. Eyyub, Hz. Zekeriyyâ, Hz. Yunus ve diğer peygamberler de birçok musibetle karşı karşıya kalmamışlar mıydı? Yüce Yaratıcı, tebliğ için vazifelendirdiği peygamberlerini, sıkıntıya düşüp kendine el açtıklarında, çaresizlik içinde kendine yalvardıklarında yardımı ile desteklememiş miydi? İşte Sevgili Peygamberimiz de başına gelen musibetler için Allah"a yalvarıyor, istek ve taleplerini yalnız O"na yöneltiyordu. Mutluluk hâlinde secdeye kapanıp şükrünü dile getiriyor,7 başına gelen musibetten ise Rabbine sığınıyordu. Bu şekilde her durumda Rabbinden razı olduğunu gösteriyor; aynı zamanda dua ile başına gelebilecek musibetlerden de korunmayı ümit ediyordu.
Yaratan ile bağ kurmanın, ona sesini duyurmanın en kolay yolu olan dua, Resûlullah"ın en çok yaptığı ibadetti. Çünkü dua, ibadetin özüydü,8 ta kendisiydi.9 Allah Resûlü, her dua edişinde öncelikle Allah"ı anar ve