Hz. Peygamber"in halası Safiyye, Ebû Leheb"e karşı çıkarak davranışının hoş olmadığını söyledi. Ebû Tâlib tekrar söz alarak sağ olduğu müddetçe onu koruyacağını ifade etti.52 Hz. Peygamber"in bu çabaları, davete en yakın akrabalardan başlanması gerektiğini ve onun da kendi etrafında inançlı bir kadro oluşturma çabası içine girdiğini göstermektedir.
Hz. Peygamber, daha sonra bütün Mekkelileri İslâm"a davet etmeye başladı. Bir gün Safâ tepesine çıkarak, “Ey Fihroğulları! Ey Adîoğulları!” diye, oymak oymak bütün Kureyş soylarına seslendi. Bunun üzerine herkes toplandı. Hatta bu çağrıyı duyup da gelemeyecek olanlar, toplantıda ne olacağını öğrenmek için birer elçi gönderdiler. Kureyş"le birlikte Ebû Leheb de geldi. Toplandıklarında Hz. Peygamber, onlara şöyle bir konuşma yaptı: “Ey Kureyş! Haydi, bana görüşünüzü söyleyin! Ben size, "Şu vadide birtakım düşman süvarileri vardır, sizin üzerinize baskın yapmak istiyorlar!" diye haber versem bana inanır mısınız?” Topluluğun cevabı; “Evet inanırız. Biz senden sadece doğruluk gördük.” şeklinde oldu. Bunun üzerine Hz. Peygamber; “O hâlde ben size şiddetli bir azabın önünde (onu haber veren) bir uyarıcıyım.” deyince, Ebû Leheb, “Yazıklar olsun sana! Bizi bunun için mi buraya topladın?” dedi ve sonra ayağa kalktı. Bunun üzerine, Tebbet (Mesed) sûresi indirildi.53
Bu toplantı sırasında Hz. Peygamber"in akraba gruplarına tek tek hitap ederek yaptığı konuşma, gerek üslûp gerekse muhteva açısından oldukça ilgi çekicidir: “Ey Kureyş topluluğu! Kendinizi ateşten koruyun! Çünkü benim size (hesap gününde) ne bir faydam dokunabilir ne de bir zararım. Ey Abdümenafoğulları! Kendinizi ateşten koruyun! Çünkü benim size ne bir fayda ne de bir zarar verebilecek gücüm vardır. Ey Kusayoğulları! Kendinizi cehennem ateşinden koruyun. Size fayda veya zarar verebilecek bir gücüm yoktur. Ey Abdülmuttaliboğulları! Kendinizi ateşten koruyun. Zira size ne fayda ne de zarar verebilecek bir gücüm vardır. Ey Muhammed"in kızı Fâtıma! Sen de kendini cehennem ateşinden koru. Çünkü sana da (hesap gününde) bir fayda ve zarar verebilecek bir imkânım yoktur. Senin için yalnızca bir akrabalık bağım var. (Dünyada yaşadığım sürece) onun gereklerini yapacağım.” 54 Allah Resûlü, bu tür konuşmalarıyla içinde yaşadığı toplumun yaygın ve yanlış kanaatlerini temelden sarsmayı, zihin ve düşünce kalıplarını yeniden kurmayı amaçlamıştır.
Hz. Peygamber, “düşman ordusu” benzetmesini başka bir rivayette de yapar ve kendini bu ordunun tehlikelerini haber veren “çıplak bir uyarıcı” olarak niteler: “Ben ve Allah"ın bana verdiği görev, bir kavme gelip, "Düşman ordusunu gözlerimle gördüm, ben çıplak uyarıcıyım. Kurtulmaya bakın!" diyen