beddua etmesini istemişti. Resûl-i Ekrem, ellerini kaldırdığı zaman orada bulunanlar, Resûlullah"ın Devs kabilesi aleyhine dua edeceğini sandılar. Fakat Rahmet Peygamberi, “Ey Rabbim! Devs"e hidayetini ver ve onları Müslüman olarak getir!” 60 şeklinde dua etmiştir.
Hz. Peygamber, ilâhî tebliğ vazifesini yürütürken Mekkeliler, Hz. Peygamber"e ve Muttaliboğulları ile Hâşimoğulları"na karşı boykot kararı almıştır. Hz. Peygamber ve Müslümanlar, bu yıllarda çok sıkıntılı günler geçirmişlerdir. Üstelik bunlara, son nefesine kadar bir türlü inanmaya karar veremeyen amcası ve himayekârı Ebû Tâlib61 ile en büyük destekçisi muhterem eşi Hz. Hatice"nin vefatı eklenmiş; bu arada Kureyş"in başına Hz. Peygamber"in diğer amcası ve en büyük düşmanı Ebû Leheb geçmiştir.
Mekke"de dine davet imkânları kısıtlanıp azalınca Hz. Peygamber, bu sefer hac mevsiminde Mina"daki konaklama yerlerinde dolaşmaya ve burada kurulmakta olan Ukâz ya da Zülmecâz panayırlarına gelenleri İslâm"a davet etmeye başladı. Onlara, “Ey insanlar! Yüce Allah, yalnızca kendisine kullukta bulunmanızı ve O"na şirk koşmamanızı emrediyor...” 62 diyordu. Burada da amcası Ebû Leheb, Hz. Peygamber"in peşini bırakmıyor ve “Bu adam sapıtmış. Sizi sakın atalarınızın ilâhlarından saptırmasın.” diyerek Sevgili Peygamberimizi yalanlamaya ve insanları engellemeye çalışıyordu.63
Genellikle kitabî değil şifahî kültür içerisinde hayat sürmüş olan Arap câhiliyesinin; Hz. Peygamber"in Allah katından getirmiş olduğu imanî hakikatler içerisinde anlamakta zorlandıkları hususların başında Allah"ın bir ve tek olması, yani tevhid kavramı;64 ikinci sırada ise öldükten sonra dirilme, yani âhiret hayatı65 gelmekteydi. İnsanların inanıp inanmaması kendi tercihlerine bırakıldığından, kişi her ne kadar herkesin inanmasını istese de Allah,66 dileyeni doğru yola iletmektedir. İşte bu sebepten Hz. Peygamber"e de bu konuda düşen görev sadece tebliğ, uyarı ve anlatmak olmuştur.67 Kavminden gelecek tepki, tehdit, baskı ve eziyet gibi her türlü inatçı tutum ve davranışa karşı Allah, Hz. Peygamber"in sabır ve tahammül direncini yükseltmiş, İslâm"ı kabul etmemelerinden dolayı kahredercesine kendini üzmesinin doğru olmayacağını bildirmiş68 ve onu şu âyetle desteklemişti: “Sen öğüt ver. Çünkü sen sadece öğüt vericisin. Onların üzerinde bir zorba/zorlayıcı değilsin.” 69 Resûl-i Ekrem"in hayatının hiçbir döneminde hiçbir kimseyi İslâm"ı kabule zorladığı görülmemiştir. Tam aksine tebliğde bulunduğu kişiler İslâm"ı kabul etmemişlerse onlara, belli şartlar çerçevesinde din ve vicdan özgürlüğü sağlamıştır.