ısındırılacak olanlara, (hürriyetlerini satın almaya çalışan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda çalışıp cihad edenlere, yolculara mahsustur. Allah bilendir, hikmet sahibidir.” 5
Müellefe-i kulûba gerek ganimet gibi mallardan gerekse zekâttan pay ayrılmasının o günün şartlarına göre farklı sebepleri bulunmaktaydı. Bu uygulama henüz Müslüman olmamış, İslâm"a yararlı olabileceği düşünülen insanları dine ısındırmak amacıyla veya yeni Müslüman olanları dine alıştırmak maksadıyla gerçekleştirilebildiği gibi İslâm"a kötülüğü dokunabilecek insanların kötülüklerini bertaraf etmek için de kullanılabilmekteydi. Bu uygulama sonucunda kavimlerin lider konumundaki ileri gelenlerinin ve toplumda nüfuz sahibi kimselerin İslâm"a girmesiyle başkalarının Müslüman olması da kolaylaşmıştı. Zaten müellefe-i kulûbun çoğunu yeni fethedilen Mekke"nin ileri gelenleri oluşturuyordu.
Mekke"nin fethiyle birlikte, Arap kabilelerinin çoğu Müslüman olmuştu. Fetih, kavimlerin ileri gelenleri ile beraber tebaalarının da İslâm"a girmelerini sağlamıştı. Daha dün müşriklere ait olan şehir nerdeyse hiç kan dökülmeden, bir anda İslâm"la şereflenmiş insanlarla doluvermişti. Ancak Hz. Peygamber, bu kimselerin kalplerine imanın tam anlamıyla yerleştiğinden henüz emin değildi. Çünkü onlar, kısa bir zaman öncesine kadar İslâm düşmanıydılar ve Müslümanlığı benimsemeleri ashâbınkinden oldukça farklı bir zeminde olmuştu. Bu durumun bilincinde olan Allah Resûlü, Mekke"nin fethinin hemen sonrasında gerçekleşen Huneyn Gazvesi"nde ganimetlerin taksiminde bu insanların lehine davranarak, tebliğ konusunda yeni bir taktik geliştirmiş oluyordu.
İnsanoğlunun mala karşı düşkünlüğünün farkında olan Resûl-i Ekrem, câhiliyeden yeni kurtulan Kureyşlilerin bu zaafından istifade ederek kalplerini tatmin etmeye ve Yüce Yaratan"ın sevgisine giden yolu onlar için kolaylaştırmaya çalışıyordu. Bu nedenle Huneyn"de kazanılan ganimetin büyük bölümünü, hak etmelerine rağmen ensar ve muhacirlerden cihad edenlere değil yeni Müslüman olan bu insanlara dağıtmayı uygun gördü. Böylece onların imanlarını daha da pekiştirmeyi istiyordu. Zira onların ensar ve muhacirlere tercih edilmesi, ashâbın tam olarak idrak edemediği daha büyük bir maslahata dayanıyordu. Lider konumunda olan nüfuz sahibi bu kişilere verilen mallar sayesinde kavimlerinin de kalpleri İslâm"a ısındırılmış oluyordu. Akra" b. Hâbis, Hakîm b. Hizâm, Süheyl b. Amr, Safvân b. Ümeyye, Abbâs b. Mirdâs, Lebîd b. Rebîa, Mâlik b. Avf, Ebû