kurban etlerinin dağıtılmasını istemiş, daha sonra yaşam standartlarının normalleşmesi üzerine de bu yasağı kaldırmıştı. Yasağın kaldırıldığı bilgisinden habersiz olan Ebû Saîd el-Hudrî"nin naklettikleri, farklı görüşlerin ortaya çıkmasının bir başka sebebi olmuştu.
Sahâbe de insan olmaları hasebiyle, karakter, anlayış, tecrübe, bilgi ve dünya görüşü olarak birbirinden farklıydı. Bu nedenle de fıkhî, siyasî ve günlük olaylarda birbirlerinden az ya da çok farklı görüşler ve tutumlar benimsemeleri normaldi. Zaten ne İslâm ne de Allah Resûlü onların farklı görüşlerine karşı çıkıyordu. Çünkü İslâm, bölünmelere yol açan, insanları ayıran ihtilâflara karşıydı, fıkhî ve ictihadî farklılıkları ise bir ayrılık vesilesi değil zenginlik olarak görmekteydi. İbn Abbâs"ın “Sen, "(Mirastan) geriye kalanın üçte biri anneye aittir." hükmünü Allah"ın Kitabı"nda bulabiliyor musun?” şeklindeki sorusuna Zeyd b. Sâbit"in “Sen kendi görüşünü söyleyen bir adamsın, ben de kendi görüşümü söyleyen bir adamım.” şeklinde cevap vermesi,33 yine Hz. Ömer"in dedenin mirası hakkında görüş bildirdikten sonra, “Ben, dede mirası hakkında bir görüş belirtmiştim. Eğer siz de uygun görürseniz, ona uyun!”34 “Ya da ileride siz kendi fikrinizi belirtirsiniz.”35 demesi, farklılıkları ashâbın da normal karşıladığını ve yadsımadıklarını göstermektedir.
Ashâb arasında fıkıhla ilgili ihtilâfların yanı sıra zaman zaman kelâmî tartışmalar da yaşanmaktaydı. Hz. Âişe bir gün Mesrûk"a, “Her kim sana, "Muhammed (Mi"rac gecesinde) Rabbini gördü." derse yalan söylemiştir. Çünkü Allah, "Gözler O"nu göremez." buyurmuştur. Yine, “Kim sana Muhammed"in gaybı bildiğini söylerse muhakkak o yalan söylemiştir. Çünkü Yüce Allah, "Gaybı Allah"tan başka kimse bilmez." buyuruyor.” demişti.36 Hz. Ömer"in veba salgını sırasında kaderle ilgili görüşleri de bu çerçevede değerlendirilebilir. Adaletiyle dünyaya nam salan Hattâb oğlu Ömer, hicretin on yedinci senesinde halkın durumunu yerinde görmek üzere Şam"a gitmişti. Tebük vadisindeki Serğ köyüne geldiğinde37 Ebû Ubeyde b. Cerrâh ve komutanları Hz. Ömer"in yanına geldi ve Şam"da şiddetli bir veba salgınının başladığını haber verdi. Ordusunun sorumluluğunu bütün ağırlığıyla üzerinde hisseden halife Ömer, ne yapacağını bilemedi ve en doğru yolun ashâbıyla istişare etmek olduğunu düşündü.
Halife Ömer, onlara, Şam"da veba salgınının ortaya çıktığını anlatıp fikirlerini almak istedi. Ancak ittifak edilen bir görüş çıkmadı. İlk muhacirlerin bir kısmı, “Sen bir görev için çıktın. Bundan geri dönmen