Müslümanlar onları kovalıyordu.21 Tabiî ki müşrikleri kovalayanlar arasında Allah Resûlü de vardı. Tekrar bindiği katırının üzerinde müşriklerin peşinden gidiyordu.22
Bu savaşta Hz. Peygamber, müminleri canla başla vuruşmaya teşvik için her Müslüman"ın —delil getirmesi kaydıyla— öldürdüğü düşmanın üzerindeki eşyalara sahip olabileceğini ilân etti.23
Savaş o kadar çetindi ki bazı hanımlar dahi erkeklerle birlikte çarpışmak zorunda kalmıştı. Nitekim Allah Resûlü savaş sırasında etrafına bakınırken ona yönelik bir saldırıya bedenini siper etmek ve onu korumak amacıyla bir hançer taşıyan Ümmü Süleym bnt. Milhân"ı görmüştü. Enes b. Mâlik"in annesi olan bu hanımın kahraman hâli Peygamber Efendimizin hoşuna gitmiş ve gülümseyerek, “Ey Ümmü Süleym! Şüphesiz Allah kâfi geldi ve en iyisini yaptı.” buyurmuştu.24
Harp bütün şiddetiyle devam ederken Allah Resûlü, yerde yatan bir kadın gördü. Etrafındakilere, “Bu kim?” diye sordu. Onlar da, “Hâlid b. Velîd"in öldürdüğü kadın.” dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber yanında bulunanlardan birine şöyle dedi: “Hâlid"i bul ve ona de ki: "Resûlullah (sav) sana, kadın, çocuk ve köleleri öldürmeyi kesinlikle yasakladı."” 25 Bunun üzerine Evs kabilesinin süvarilerinden birisi olan Hudayr"ın oğlu Üseyd, “Yâ Resûlallah! Onlar müşriklerin çocukları değil midir?” şeklinde bir soru sordu. Efendimiz onun bu sorusuna, “Sizin en hayırlılarınız da müşriklerin çocukları değil midir? Her çocuk fıtrat üzere doğar. Ana babası onu ya Hıristiyanlaştırır ya da Yahudileştirir.” 26 buyurarak cevap verdi.
Neticede aralarında Mâlik b. Avf"ın da olduğu Hevâzin kabilesinin çoğunluğu, bütün varlıklarını, kadın ve çocuklarını bırakarak Tâif"e sığındılar ve surlara çekilip savunmaya geçtiler. Bir kısım Hevâzinli de İslâm ordusu ile yeniden savaşmak üzere Evtâs mevkiinde toplandı. Bu savaşta altı bin esirin yanı sıra, yirmi dört bin deve, kırk binden fazla koyun ve bol miktarda gümüş Müslümanların eline ganimet olarak geçti. Resûlullah bütün bu ganimetlerin Mekke"nin kuzeydoğusunda bulunan Ci"râne mevkiinde toplanmasını emretti.27 Esirler arasında Peygamberimizin sütkardeşi Şeyma da bulunuyordu. Hz. Peygamber"le sütkardeş olduğuna inandıramamıştı İslâm askerlerini. Bunun üzerine Şeyma, askerler tarafından Efendimizin huzuruna getirildi ve “Yâ Muhammed! Ben senin sütkardeşinim!” dedi. Aradan elli altı yıl geçmiş ama hiç görüşmemişlerdi. Peygamberimiz bunu ispatlamasını isteyince Şeyma omuzunu açarak