Arafat"a çıkıncaya kadar orada kaldığı gibi, Mina dönüşünde de burada konakladı. Ne bir evde kaldı, ne bir gölge aradı.53
Hadis kaynaklarına göre ise Hz. Peygamber, Mekke"ye Zilhicce"nin dördüncü sabahında geldi. Arafat"a çıkmalarına beş gün vardı.54 Terviye gününe kadar pazar, pazartesi, salı ve çarşamba günlerinde Müslümanlarla birlikte Mekke dışındaki Ebtah denilen açık alanda konakladı ve namazı ikişer rekât kıldı.55
8 Zilhicce Perşembe/Ebtah-Mina-Nemire
Zilhiccenin sekizinci günü olan terviye günü gelince Mina"ya doğru hareket etti ve herkes yeniden hacca niyetlendi. Resûlullah (sav) hayvanına bindi. Mina"da öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarını kıldı.56
9 Zilhicce Cuma/Nemire-Arafat-Müzdelife
Resûlullah (sav) arefe günü sabah namazını kılınca güneş doğuncaya kadar durdu. Ve kendisi için Nemire denilen yere bir çadır kurulmasını emir buyurdu. Mina"dan Arafat"a hareket etti. Ashâbı ile beraber Mina"dan Arafat"a kuşluk vakti geçti. Kimi telbiye, kimi de tekbir getiriyordu.57 Arafat bölgesine gelince, Nemire denilen yerde kendisi için hazırlanan çadırda konakladı. Güneş batıya doğru kayınca, Kasvâ isimli devesiyle vadinin ortasına geldi ve orada insanlara hitap etti. Öğle namazı vakti olunca Bilâl ezan okudu ve kâmet getirdi. Resûlullah (sav) öğle sıcağında önce öğle namazını kıldırdı. Sonra tekrar kâmet getirdi, ikindi namazını kıldırdı ve ikisi arasında başka namaz kılmadı.58 Sonra Arafat"ta kızıl bir devenin üzengileri üzerinde ayağa kalkmış olduğu hâlde tekrar halka hitap etti.59 Hutbesinde şöyle buyurdu: “(Ey insanlar!) Bu (Zilhicce) ayınızda, bu (Mekke) şehrinizde bu (arefe) gününüz nasıl saygın ise kanlarınız, mallarınız ve ırzlarınız (şeref ve haysiyetiniz )da aynı şekilde saygındır (dokunulmazdır)…” 60
Arafat"ta Necidliler gelip hac hakkında sorular sorduklarında Resûlullah (sav) bir şahsa şöyle ilân ettirdi: “Hac, Arafat"(ta bulunmak)tır. Kim, Müzdelife gecesinde sabah namazından önce Arafat"a gelirse hacca yetişmiş sayılır. Mina"da üç gün kalınır. Kim acele eder iki günde dönerse bir sakınca yoktur. Kim de tehir ederse yine bir sakınca yoktur.” Resûlullah (sav) konuştukça bir şahıs da yüksek sesle bunları insanlara aynen aktararak duyuruyordu.61 Bazı kaynaklara göre Hz. Peygamber"in emriyle hutbesini aktaran bu şahıs, Rebîa b. Ümeyye b. Halef"ti.62