Peygamber"in geride bıraktığı mal varlığı da son derece mütevazı olmuştu. Hz. Âişe"nin ifadesiyle, “Resûlullah (sav) vefatında geriye ne bir dinar, ne bir dirhem, ne koyun ne de deve bıraktı. Hiçbir şey de vasiyet etmedi.”13 Peygamberimizin hanımlarından Cüveyriye bnt. Hâris"in kardeşi Amr b. Hâris"e göre ise Resûlullah (sav), vefat ettiğinde geriye yalnız beyaz, dişi bir katırla silahını, bir de sadaka olarak tayin ettiği araziyi bırakmıştı.14 Zaten Rahmet Elçisi, “Vârislerim ne bir tek dinarı ne de dirhemi paylaşsınlar. Hanımlarımın nafakasından ve hizmetçimin ihtiyacından sonra bıraktığım mallar sadakadır.” buyurmuştu.15
Aslında mirasla ilgili düzenlemeler gelmeden önce, Yüce Allah Müslümanlardan, yakın akrabalarına vasiyette bulunmalarını istemişti.16 Sevgili Peygamberimiz de onlardan vasiyetlerini hazırlamalarını istemişti.17 Ancak kendisi miras olarak hiçbir şey bırakmadığı gibi herhangi bir maddî vasiyette de bulunmamıştı.
Yine bazı iddiaların aksine Allah Resûlü"nün, kendisinden sonra kimin halife olacağına dair siyasî bir vasiyeti de yoktu. Nitekim Hz. Âişe"nin anlattığına göre onun yanında, Hz. Ali"nin Hz. Peygamber"in vasîsi olduğu dile getirilmişti. O, bu sözlere şaşırarak şöyle dedi: “Hz. Peygamber ona ne zaman vasiyet(ini uygulama yetkisi) vermiş ki! Zira o, göğsüme veya kucağıma yaslanmaktaydı. Bir kap istemişti ki birden kucağıma yığılıverdi. Hatta ben onun vefat ettiğini dahi anlayamadım. Öyleyse ona ne zaman vasiyet vermiş ki!”18
Evet, Rahmet Elçisi"nin malî ya da siyasî herhangi bir vasiyeti yoktu. Ancak son peygamber olarak o, ümmetine elbette birçok mânevî değerleri vasiyet etmişti. Bu değerlerin başında da “ilim” gelmekteydi.
Kays b. Kesîr"in anlattığına göre, bir adam Medine"den Şam"da bulunan Ebu"d-Derdâ"nın yanına gelmişti. Onun sırf Resûlullah"tan (sav) rivayet ettiği bir hadisi kendisinden öğrenmek için geldiğini öğrenince Ebu"d-Derdâ şöyle dedi: “Ben Resûlullah"ın (sav) şöyle buyurduğunu işittim: "Kim ilim için yola çıkarsa Allah ona cennete giden yolu kolaylaştırır. Melekler, hoşnutluklarından dolayı ilim talebesine kanatlarını serer. Denizdeki balıklara varıncaya kadar yer ve gök ehli âlim kişinin bağışlanması için Allah"a yakarır. Âlimin, âbide (ibadet edene) üstünlüğü, ayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Kuşkusuz âlimler peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler miras olarak ne altın ne de gümüş bırakırlar; onların bıraktıkları yegâne miras ilimdir. Dolayısıyla kim onu alırsa büyük bir pay almış olur." ”19