yerleşecekleri alanı belirlerken, savaş sonrasında esirlere nasıl davranılacağını tespit ederken hep ashâbının görüşlerine başvurmuştu.6 Savaş esirleri, savaşın nasıl olacağı gibi dünyevî hususlarda istişare ettiği gibi bazen ezanın meşru kılınması gibi hakkında vahiy gelmeyen dinî hususlarda da istişare ediyordu.7 Peygamber olması hasebiyle birçok bilgi ile mücehhez olmasına ve vahiy almasına rağmen Resûl-i Ekrem, ashâbına danışmakla emrolunmuştu.8 Nitekim Hz. Ömer bu husus ile ilgili olarak şöyle demekteydi: “Resûlullah (sav), Hz. Ebû Bekir ile birlikte Müslümanları ilgilendiren meselelerde geceleri konuşmalar yapardı. Ben de yanlarında olurdum.”9 Allah Resûlü istişareye o kadar önem vermişti ki Ebû Hüreyre onun bu özelliğini, “Resûlullah"tan (sav) daha fazla ashâbıyla istişare eden bir kimse görmedim.”10 şeklinde dile getirmişti.
Allah Teâlâ, “Onların işleri, aralarında danışma iledir.” 11 âyetinde bu yapılanmayı överek örnek göstermiştir. Hz. Peygamber de istişarenin toplum içindeki önemi ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur: “İdarecileriniz en hayırlılarınız, zenginleriniz en cömertleriniz olup, işleriniz de aranızda istişare ile yürütüldüğü zaman yerin üstü sizin için altından daha hayırlıdır...” 12 İlmi ve zâhidliği ile bilinen tâbiîn büyüklerinden Hasan el-Basrî de bu anlamda, “Bir topluluk, istişare ettiği zaman mutlaka müzakere ettikleri konu hakkında en doğru karara yönlendirilirler.” demiş, ardından da, “Onların işleri, aralarında danışma iledir.” 13 âyetini okumuştur.14
Toplumu idare etmede en önemli hususlardan biri de yetki kullanımıdır. Allah Teâlâ, idarecilere adaleti emrettikten15 hemen sonra bu kez de toplumun ona karşı sorumluluğuna dikkat çeker: “Ey iman edenler! Allah"a itaat edin. Peygamber"e ve sizden olan ulü"l-emre (idarecilere) de itaat edin...” 16 Kur"an âyetlerinde, risâlet görevi ile birlikte devlet başkanlığı vasfı da bulunan Hz. Peygamber"e itaat, Allah"a itaat olarak kabul edilmiştir.17 Burada itaatin, iman ile bağlantılı olduğu düşünüldüğünde kâmil müminin bir vasfının da aynı zamanda bir idareci olan Allah Resûlü"ne itaat olduğu anlaşılmaktadır. Âyette ulü"l-emre itaatin, Allah ve Resûlü"ne açıkça itaat emrinden sonra ve bu ikisine bağlı olarak dile getirilmesi önem arz etmektedir.
Peki, itaatin sınırı ne olacaktır? İtaate böylesine önem veren bir din, onun sınırını da net bir şekilde tespit etmiştir. Peygamber Efendimiz, “Günah işlemesi emredilmedikçe, hoşlansa da hoşlanmasa da dinlemek ve itaat etmek, Müslüman bir kişinin vazifesidir. Eğer kendisine günah emredilirse dinlemek ve itaat etmek yoktur.” 18 “Allah"a isyan hususunda itaat yoktur. İtaat, ancak iyi