Seleme kendini savunur, “Hayır, Peygamber çölde yaşamam konusunda bana özel izin verdi.” diye.53
Medine, maddî ve mânevî irfan unsurlarının birleştiği yerdir. Peygamber Efendimiz orada mekân olgusundan yola çıkarak maddî yetkesini, mânevî yetkesiyle harmanlamıştır. O, “Evimle minberim arasında cennet bahçelerinden bir bahçe vardır. Minberim, havz-ı kevserimin üzerindedir.” derken54 ılgın ağacından yapılmış bir minberi,55 insanları birleştiren, dünya ve âhiret dengesini kuran ve nihayet her basamağı ile âdeta insanlığı ötelere taşıyan56 ve mânânın nüfuz ettiği temsilî bir şehire dönüştürmüştür.
Her hasat döneminde Medineliler, turfanda meyveyi Allah"ın Resûlü"ne getirir. O ise, “Allah"ım! Meyvelerimizi bereketlendir, Medine"de bize bolluk ver, ölçü ve tartımızı bize bereketli kıl...” diye dua ederdi. Sonra orada bulunan en küçük çocuğa bu meyveyi vererek57 bir şenlik havası oluştururdu. Kuşkusuz onun bu gibi davranışları şehre bir kimlik kazandırmış ve şehrin kültürünün inşasında çok etkili olmuştur. Efendimiz, ahaliye Medine"nin nimetine olduğu kadar mihnet ve sıkıntısına da beraberce katlanılması gerektiğini hatırlatır.58 “Size zarar vermek isteyenler tuzun suda eridiği gibi yok olur.” 59 diyerek moral verirdi onlara. “Pek yakında insanlar Medineli âlimlerden daha bilgili bir kimse bulamayacaklar.” diyerek60 burayı ilim merkezi olarak görmek isteğini belirtirdi. Suffe ile bunu hayata da geçirdi. “Bütün ensar yurtlarında ve mahallelerinde hayır vardır.” diyerek61 şehri birbirine kenetledi.
Medine, imanın, dağına, taşına, kumuna, mimarisine sindiği şehirdir. Böylesi bir şehri ne maddî felâketler ne de mânevî tehlikeler etkiler. “Veba da giremez bu şehre, Deccâl de.” 62 Küfür hâkim olsa yeryüzüne, “Yılanın, deliğine girmesi gibi iman da Medine"ye çekilir.” 63 Kâbe her şeyin başladığı ve her şeyin mihverindeki merkez olsa da Medine Mescidi, İslâm"ın teşekkül ettiği, sütunlarına Peygamber"in ve ashâbın kokusunun sindiği yerdir. Kim bilir Cibrîl kaç kez adım atmıştır oraya, kaç kez vahiy inmiştir mihrabına!
İki şehir! Mekke ve Medine! Bunlar atom çekirdeğindeki proton ve nötron parçacıkları gibi İslâm çekirdeğinin iki sabit unsurudur. Efendimiz, kabile kültürünü yıkarken yerine iman ve ahlâk temeline dayalı bir şehir kültürü inşa etmiştir. Mekânı, Müslümanların algısının odağına yerleştirmiştir. “Şüphesiz Allah, bu ayınızda, bu beldenizde, bugününüzün haram olduğu gibi kanlarınızı, mallarınızı ve ırzlarınızı birbirinize karşı haram kılmıştır.” buyururken64 bu mânâ, kulaklarımızdan gönlümüze akar.