Vatan, havasıyla, suyuyla, toprağıyla benimsenen, insanın ait olduğunu hissettiği toprak parçası olarak tanımlansa da yalnız bu maddî öğelerden ibaret değildir. İnsanın bir yurdu vatan olarak benimsemesi için maddî ve mânevî unsurlar birlikte düşünülmelidir. İnsanın kimliğinin bir parçası olan vatanı, aynı zamanda kuşandığı değerlerin de kaynağıdır. Ortak yaşanan din, dil ve gelenek öğeleri ile herhangi bir toprak parçası özelleşir; böylece üzerinde yaşayan insanlar da o vatanın milleti olur. Birlikte paylaşılan geçmiş ve aynı ideallerin planlandığı bir gelecekle vatan ve millet unsurları meydana gelir.
İnsanın vatanı, huzur bulduğu yerdir. Baskı ve zulmün olmadığı, güven içinde özgürce yaşanan topraktır vatan. Belki de bu güven ve huzur ortamından dolayı Allah Resûlü ve Müslümanlar, Mekke"den zorla çıkartılıp Medine"ye geldiklerinde, karşılaştıkları sıkıntılara rağmen çok geçmeden buraya alışmışlardı. “Allah"ım, Mekke"ye verdiğin bereketin iki katını Medine"ye ver.” 6 diye dua eden Sevgili Peygamberimiz, Mekke gibi Medine"yi de çok sevmişti. Bu sevgisini ashâbından Enes b. Mâlik (ra) şöyle nakletmektedir: “Peygamber (sav) bir seferden döndüğü zaman Medine"nin yüksek duvarlarını görünce devesini (süratle koşması için) salıverirdi. Eğer deveden başka bir hayvan üzerine binmişse Medine"ye olan sevgisinden dolayı binitini harekete geçirirdi.”7 Allah Resûlü, Tebük Seferi"nden dönerken de aynı şekilde acele davranmış ve Medine"ye yaklaşınca, “İşte bu Tâbe"dir (iyilik ve güzellik şehridir). Bu da Uhud"dur, öyle bir dağdır ki o bizi sever biz de onu severiz.” diyerek Medine"ye olan sevgisini dile getirmişti.8
İslâm dini, insanların hak, menfaat ve değerlerini paylaşarak yaşadıkları bir yer olan vatanı ve memleketini sevmeyi, korumayı teşvik etmiş ve onu savunmayı yüce bir görev saymıştır. Vatanı korumak adına kuvvet hazırlanmasını ve savaşa hazırlıklı olunmasını emretmiştir.9 Bu bağlamda, Allah Resûlü (sav) vatan uğruna nöbet tutmanın faziletini şu şekilde dile getirmiştir: “Bir gün ve bir gece nöbet tutmak, bir ay oruç tutup geceleri namaz kılmaktan daha hayırlıdır. Şayet (kişi nöbette) ölürse yapmakta olduğu işin sevabı devam eder, rızkı da devam eder ve kabirdeki sorgu meleklerine karşı güven içinde olur.” 10 Vatan müdafaasından maksat, sadece sahip olunan toprakları korumak değil, o topraklar üzerinde yaşayan insanların dinini, canını, malını, ırz ve namusunu korumak ve onları hürriyet ve huzur içinde yaşatmaktır. Bu yüzdendir ki Allah Resûlü, vatanı korumanın mükâfatı olarak müjde niteliğindeki şu sözü söylemiştir: “İki göz vardır ki cehennem