yıllarca bu şerefli hizmeti yerine getirdiler ve böylece kesilmeyen bir sevap pınarı oluşturdular.
İslâm, kendisine uyanlara sürekli iyiliği emrediyor, toplum içerisindeki zayıf ve düşkün kimselerin ellerinden tutmalarını istiyordu. Zira bir Müslüman, mânevî yardımlarının yanı sıra maddî olarak da mümin kardeşini düşünüp kollamak zorundaydı. Bu konu, Allah"ın rızasını kazanmış bir toplum tesis etmede o kadar önemliydi ki Kur"ân-ı Kerîm birçok âyetinde gücü yeten Müslümanlardan fakirlere yardım etmelerini istemiş, Sevgili Peygamberimiz de bu önemli düsturu her fırsatta müminlere tebliğ etmişti. Özellikle, “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir.” 6 âyeti infak konusunda müminleri teşvik etmişti. Meselâ, Enes b. Mâlik"in üvey babası Ebû Talha,7 söz konusu âyeti işittiği zaman, hemen Beyruhâ isimli bahçesini Allah yoluna bağışlamıştı. Ebû Talha, ensarın en zenginlerindendi. Beyruhâ isimli bahçesi ise onun en sevdiği bahçesiydi. Bu bahçe mescidin hemen karşısında yer alıyordu. Zaman zaman Resûlullah buraya gelir ve onun içindeki sudan içerdi. “Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz...” 8 âyeti inince Ebû Talha da en sevdiği bahçesini Allah yolunda tasadduk ettiğini açıkladı. Efendimiz, “Bu, kazandıran bir mal!” diye takdirlerini ifade etti ve bu bahçeyi Ebû Talha"nın kendi hısım ve akrabaları arasında pay etmesini istedi.9
İnfak çeşitlerinden birisi belki de en kârlısı bir malı vakfederek ilelebet insanlığın istifadesine sunmaktı. Çünkü sadaka olarak verilen bir malın harcanıp tükenmesi söz konusu iken vakıflar, uzun süre ihtiyaç sahiplerine hizmet sunabiliyordu. Fakirlerin ihtiyaçları tükenmek bilmediğine ve kısa süreli yardımların ardından tekrar muhtaç duruma düştüklerine göre, onların dertlerine kalıcı bir çözüm üretilmesi noktasında vakfın işlevi son derece kıymetli idi. Belki de Sevgili Peygamberimiz Hz. Ömer"e, “İstersen aslını vakfet, mahsulünü sadaka olarak dağıt.” 10 buyururken bu maslahatı gözetmişti. Nitekim Efendimiz de Uhud Savaşı"nda şehid olan ve mallarının tasarrufunu Allah Resûlü"ne bırakan, Yahudi iken İslâm"ı seçen güzide sahâbî Muhayrık"ın yedi parçadan oluşan mallarını vakfetmişti.11
Ayrıca Amr b. Hâris"in, “Peygamber (sav) (vefat ettiğinde) silahından, beyaz katırından, bir de sadaka olarak bıraktığı Hayber (Fedek) arazisinden başka bir mal bırakmadı.”12 şeklindeki sözlerinden de anlaşılacağı üzere Peygamber Efendimizin de vakfettiği bir arazi vardı.