“Bizi mi kastediyorsun ey Allah"ın Resûlü?... Nefsim kudret elinde olan Allah"a yemin ederim ki sen bize atlarımızı denize daldırmamızı emretsen daldırırız! İçimizden hiç kimse geri kalmaz!...” dedi.19 Bu sözler Resûlullah"ı çok memnun etti. Ayrıca savaşa katılma hususunda tereddüt edenleri de cesaretlendirdi.
İslâm ordusu Kureyş"in gelişine aldırmadan Hz. Peygamber"in liderliğinde yola devam ediyordu. Hârretü"l-veber denilen yere ulaştıklarında, muhtemelen Kureyşlilerle sorunu olan ya da ganimet elde etmeyi amaçlayan Hubeyb b. Yesâf20 adlı bir müşrik, Efendimizin ordusuna katılmak istedi. Üstelik bu kişi cesareti ve kahramanlığıyla tanınıyordu. Peygamber (sav), “Allah"a ve Resûlü"ne inanıyor musun?” deyince adam, “Hayır.” dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sav), “O hâlde geri dön, bir müşrikten yardım isteyecek değilim.” buyurdu. Fakat aralarındaki söyleşi iki kez daha tekrarlandıktan sonra Hubeyb, Müslümanlığı kabul etti ve Peygamberimiz onun orduya katılmasına izin verdi.21
İslâm ordusu bir süre sonra Bedir"e ulaştı. Ashâb için kolay bir yolculuk olmamıştı. Sefer, oruçlu oldukları Ramazan ayına denk gelmişti. Bir diğer sıkıntı ise binek hayvanlarının yetersizliğiydi. Bu zor şartlara rağmen dinlenmeye vakitleri yoktu. Bir an önce Ebû Süfyân"ın önderliğindeki kervanı yakalamak istiyorlardı. Ancak Müslümanların geldiği güzergâhı öğrenen Ebû Süfyân, derhâl kervanın yolunu değiştirdi. Sahil yolunu izleyerek kervanı Mekke"ye ulaştırdı.22 Kervanını kurtaran Ebû Süfyân, vakit kaybetmeden Bedir"e ulaşmak üzere olan Kureyş ordusuna geri dönmesi için çağrı yaptı.23 Bazı Kureyşliler, onun bu çağrısına kulak verip geri dönmek istediler. Fakat Ebû Cehil, geri dönüşe şiddetle karşı çıktı ve ordudan ayrılmak isteyenlere engel oldu.24 Çünkü Ebû Cehil ve onun gibi düşünenler, Bedir kuyusunun yakınlarında yapılacak bu savaşı kendileri için bulunmaz bir fırsat olarak görüyorlardı. Çok güçlü bir ordu hazırlamışlardı. Müşrik ordusu sayı bakımından Müslümanların neredeyse üç katıydı. Dolayısıyla müşrikler, Müslümanları tamamen yok edeceklerine eminlerdi.
Kureyş kervanı kurtulmuştu. Fakat Peygamber Efendimiz ve ashâbı geri dönmemişlerdi. Demek ki savaşın asıl nedeni bu kervanı ele geçirmek değildi. Amaç sadece kervanı yakalamak veya kurtarmak olsaydı iki ordu da geriye dönerdi. Ancak iki taraf da yerinden ayrılmıyordu. Bu nedenle Bedir Savaşı"nın asıl nedenini ticarî kaygılarda değil, hicreti hazırlayan