sebeplerde aramak daha doğrudur. Nitekim müşrikler baskılarını her geçen gün artırıyorlardı. Hatta Allah Resûlü"nü öldürmek için planlar yapmışlardı. Müslümanlar da doğup büyüdükleri vatanlarını bırakıp Medine"ye hicret etmek zorunda kalmışlardı. Kervan hadisesi sadece bardağı taşıran son damla olmuştu. Zira Müslümanlar kervanı yakalayabilselerdi, Mekke"de bıraktıkları malların hiç olmazsa bir kısmını geri alabileceklerdi.
Müslümanlar Bedir"e ulaştıkları zaman, Allah (cc) üzerlerine onları ferahlatan bir yağmur indirdi.25 Bu rahmet damlacıklarıyla toz toprak yatıştı, kuyular su ile doldu. Yağmur damlalarıyla beraber âdeta melekler de yeryüzüne inmişti.
Allah Resûlü, ashâbının önünde Bedir"e yakın bir yerde, bir gün öncesinden yaşanacak savaşı anlatıyordu. Bazı müşrikler hakkında, “Şurası inşallah yarın falanın düşeceği yerdir.” diyerek eliyle çeşitli noktalara işaret ediyordu.26
Savaş adım adım yaklaşıyordu. Müslümanlar karargâh olarak Bedir kuyularının başını seçmişlerdi. Böylece suyun düşman tarafından kullanılması engellenmişti. Müşrikler yüz atlı ile hızla oraya doğru ilerlemekteydi. Onlar da aynı yeri karargâh yapmak istiyorlardı. Çünkü Bedir kuyuları, o civarda suyun bulunduğu tek yerdi.
Allah Resûlü, bir mevzi belirlemek için ashâbı ile istişare etti. Ardından bu konuda bilgisine güvenilen biri olan Hubâb b. Münzîr"in isteği üzerine merkezde büyükçe bir kuyu kazdırıldı. Bu kuyuya, harp müddetince yetecek kadar su dolduruldu. Daha sonra da diğer kuyuların hepsi kapattırıldı.27 Geceleyin de Resûlullah ordusunu savaş konumuna soktu.28
Düşman hazırlıksız yakalanmıştı. Stratejik önemi olan bir alanı Müslümanlara kaptırmışlardı. Ama sayılarının fazlalığına çok güvendikleri için kısa sürede savaşı zaferle bitireceklerine inanıyorlardı.
Ramazan"ın on yedisi, bir cuma günü idi.29 İki ordu karşılıklı olarak yerlerini almışlardı. Orduların sayısındaki farklılık hemen göze çarpıyordu. Allah Resûlü zırhını giyinmişti. Her iki orduya da baktı. Sonra çadırının içerisine girdi. Kalbinin derinliklerinden yükselen bir yakarışla Yüce Mevlâ"ya şöyle yalvardı: “Allah"ım, senden ahdini ve vaadini (yerine getirmeni) istiyorum. Allah"ım, eğer (müminlerin helâkini) diliyorsan o zaman bugünden sonra sana ibadet edilmeyecek!” O sırada cübbesi omuzlarından düşmüştü. Resûlullah"ın hâlini gören dostu Ebû Bekir, cübbesini Efendimizin omuzlarına tekrar koydu ve elini tutarak, “Ey Allah"ın Resûlü! Rabbine bu