O, böyle bir ruh hâli içerisindeyken bile mezardaki küçük bir açığı kapatıp göze hoş gelecek şekle sokmayı ihmal etmemekteydi. Belki de Müslümanların iş ahlâkını hatta dünyaya ve eşyaya bakışlarını belirleyecek çok önemli bir mesaj vermekteydi: “Allah kişinin, işini sağlam yapmasından hoşlanır.”
Bu rivayette geçen “itkân”(işi sağlam yapma) ; birçok âyette geçen “amel-i sâlih”(işi en uygun bir şekilde yapma) ; çeşitli âyet ve hadislerde geçen “ihsan”(işi en güzel biçimde yapma, daima güzel davranma) ve “cemâl”(güzel, güzellik) belki de İslâm medeniyetindeki estetik ve zarafet anlayışının temellerini oluşturur.
İslâm düşünce tarihinde bu bilinçlilik durumu kendisini tarih boyunca farklı peygamberlerde göstermiştir. Nuh Peygamber"in gemi yapması,26 Zekeriyyâ Peygamber"in marangoz olması,27 Dâvûd Peygamber"in güzel sesiyle ilâhî metinler okuması,28 Peygamber Efendimizin veciz söz söylemesi29 gibi el, ses ve edebiyat sanatlarının bir peygambere dayandırılması ve bu bağlamda tüm güzel sanat ve zanaatların asıl kaynağının Allah olduğuna işaret edilmesi, aslında şükran ve hamd bilincinin sanat ve zanaat faaliyetinin özünde yattığını gösterir.
“Güzellik” denilince ilk önce akla, cemâl, ahenklilik, dengelilik, ölçülülük ve zarafet gelir. Zarafet denilince de Rahmet Elçisi. Elbette Sevgili Peygamberimizde günümüz insanının algıladığı anlamda bir güzellik aranmamalıdır. Zira onun bütün hayatı tevazu, sadelik ve doğallıktan ibaretti. Onda sadeliğin güzelliği vardı. Ondaki güzellik ve zarafet, onun tüm davranışlarına yansımaktaydı. Oturuşu kalkışı, yemesi içmesi, giyimi kuşamı, konuşması susması, tebessümü tepkisi, saçı sakalı, kısaca her hâl ve hareketi ayrı bir zarifti. Aslında olması gereken, yapay değil de tabiî olan zarafet ve estetik bu değil miydi? Nitekim dostlarından Berâ b. Âzib, “Kırmızı bir elbisenin içinde saçları güzelce taranmış hâlde Resûlullah"tan (sav) daha güzel birini görmedim.” diyerek onu anlatmış,30 Enes b. Mâlik de, “Ondan daha güzel kokan birisini görmedim.” demişti.31 Görenleri hayran bırakan zarif gülüşü tebessüm şeklindeydi ve yüzündeki bu tebessüm eksik olmazdı.32 Böylesine bir güzelliğe sahip olan Sevgili Peygamberimiz, “Allah"ım! Benim yaratılışımı güzel kıldığın gibi ahlâkımı da güzelleştir.” 33 diye dua ederdi.
Allah Resûlü"nün namaz kılışı bile ayrı bir güzeldi. Nitekim eşi Hz. Âişe onun kıldığı teheccüd namazını anlatırken, “O namazının güzelliğini