ve uzunluğunu sorma!” demişti.34 Cemaatle namazı kıldırırken saf düzenine çok dikkat eden Peygamberimiz, safların sık ve düzgün olup olmadığını kontrol eder, “Safları düzgün tutunuz, çünkü saff doğrultmak namazın güzelliğindendir.” buyururdu.35
Yine Hz. Peygamber"in, ezanın meşru kılınmasıyla sahâbîler içerisinde sesi en güzel olanlardan Hz. Bilâl"e ezan okutması,36 Kur"an"ı okurken sesin güzel kullanılmasına ilişkin tavsiyeleri37 ses estetiği açısından önem arz etmektedir.
Hz. Peygamber, edebî sanat açısından da belâgatin ve fesahatin zirvede olduğu bir zamanda peygamber olarak gönderilmiştir. O devirde özellikle şairlik ve şiir söyleme sanatı ileri seviyede idi. Şiir alanında “Muallakât-ı seb"a” diye anılan ve Kâbe"nin duvarına asılan yedi şiir meşhurdur.38 Bunun için Hz. Peygamber (sav), sözlü anlatımın bazen büyüleyici bir etkiye sahip olduğunu bildirmiştir.39
Hz. Peygamber"in yukarıda dile getirmeye çalıştığımız temel yaklaşımını onun en basit gündelik cevaplarına bakarak da anlamak mümkündür. Söz gelimi bir heyetle beraber gelip Hz. Peygamber"e çeşitli sorular yönelten sahâbî Muâviye b. Hayde, “Komşumun benim üzerimdeki hakkı nedir?” diye sorduğunda Hz. Peygamber, “Hastalandığında ziyaret etmen, öldüğünde cenazesini kaldırman, borç istediğinde borç vermen, muhtaç olduğunda ihtiyacını karşılaman, hayırlı işlerini tebrik etmen, musibet zamanlarında sabrı tavsiye etmendir.” buyurduktan sonra ona şunları da tembihlemiştir:“Evini komşunun evinden yüksek yapma ki komşunun havasını engellemiş olmayasın.” 40 Rahmet Elçisi"nin vermiş olduğu bu cevap, bir taraftan onun güzellik ve zarafet anlayışını ortaya koyarken, diğer taraftan da Müslümanlar arası olması gereken diğerkâmlık ahlâkına dayalı ideal bir komşuluk ilişkisini de resmetmektedir. Öyle zarif bir tavsiye ki hem fizikî, hem de ahlâkî zarafeti aynı karede birleştirmiştir.
İnsanın el becerisiyle yaptıkları, “bir işi belli bir estetik duyguyu yansıtacak biçimde gerçekleştirme tarzı” anlamına gelen sanat,41 aslında insanların yaratılışında potansiyel olarak bulunan kabiliyetlerin, çeşitli imkânlar ve gayretlerle ortaya çıkmasıyla gerçekleşir. Her bireyin, kendine özgü beceri ve yetenekleri olduğu gibi her toplumun ve dönemin de kendine özgü bir dil, kültür ve medeniyeti vardır. İşte sanat da ortaya çıktığı zamanın, zeminin ürünüdür ve ait olduğu medeniyetin tipik özelliklerini yansıtır. Dolayısıyla sanat, dinden dine, kültürden kültüre, medeniyetten