Oysaki ölüm, O"nu gönülden tanıyıp seven ve “Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O"ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Seçkin) kullarımın arasına katıl ve cennetime gir!” 21 şeklindeki çağrıyı alan bir ruh için asla bir yok olma ve hiçlik olmadığı gibi kabir de bir topraklaşma çukuru değildir. Zaten ölümü anlamlı kılan da ölümden sonraki âhiret hayatının varlığıdır. Yüce Mevlâ âhiret hayatına ve oradaki hesaba inanarak yaşayıp Allah"a yakın olarak ölen bir mümini, “Ama (ölen kişi Allah"a) yakın olanlardan ise ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm cenneti vardır.” 22 ifadeleriyle müjdelemektedir.
Yaptığı şeylerin hesabını vereceğine inanmayan bir insanın hayatını Allah"ın istediği istikamette düzene sokması düşünülemez ve böyle bir kişi ölümle karşılaşmayı da asla arzu etmez. Buna karşılık, attığı her adımda öbür âlemde Allah"a hesap verme düşüncesini taşıyan, her davranışını ötede Allah"a hesap verme bilinci içinde hassasiyetle ele alan kişi için ölüm bir yok oluş değil, buluşmanın başlangıcıdır. Tıpkı Allah Resûlü"nün son nefesinde, En Yüce Dost"a gitme arzusunu dile getirdiği23 gibi ya da Mevlânâ"nın ifadesiyle “şeb-i arûs” (düğün gecesi) gibi...
Sevgili Peygamberimiz ölüme karşı takınılan tavrı Allah"la irtibat noktasından değerlendirerek, “Her kim Allah"a kavuşmayı dilerse Allah da ona kavuşmayı diler ve her kim Allah"a kavuşmayı hoş görmezse Allah da ona kavuşmayı hoş görmez.” şeklinde ifade edince, Hz. Âişe veya diğer hanımlarından biri, Allah Resûlü"ne, “Yâ Resûlallah! Bizler elbette ölümden hoşlanmayız!” demişti. Onun bu endişesi üzerine Allah Resûlü “Bu sizin anladığınız mânâda değildir.” demiş ve sözlerine şöyle açıklık getirmiştir: “Mümine ölüm gelince, Allah"ın hoşnutluğu ve ikramı kendisine müjdelenir. (Bu müjde üzerine) artık mümine ölümden daha sevimli bir şey olamaz. O anda mümin Allah"a kavuşmayı, Allah da mümin kuluna kavuşmayı ister. Kâfire ölüm geldiğinde ise Allah"ın azabı ve cezası kendisine bildirilir. O anda kâfire ölümden daha fena gelen bir hâl olamaz. O anda kâfir Allah"a kavuşmaktan, Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz.” 24
İnsanoğlu her ne kadar ölümden hoşlanmasa ve ölmeyi arzu etmese de bazıları, başlarına gelen sıkıntılar nedeniyle, bu değişmez sonun bir an önce vuku bulmasını isteyebilmektedirler. Bu durumda olanlara Allah Resûlü (sav) şu şekilde tavsiyede bulunmuştur: “Hiçbiriniz başına gelen bir sıkıntıdan dolayı ölümü istemesin. Eğer mutlaka isteyecek olursa, "Allah"ım, yaşamak benim için hayırlı olduğu sürece beni yaşat, ölüm benim için hayırlıysa canımı al!" desin.” 25