af dilemesi sadece ona verdiği bir söz yüzündendi. Onun bir Allah düşmanı olduğu kendisine açıkça belli olunca, ondan uzaklaştı...” 29 Peygamber Efendimize, kendisini müşriklere karşı koruyan, himaye eden amcası Ebû Tâlib"e şefaat edip edemeyeceği sorulunca, şefaatinin onun azabını azaltma ihtimali olsa da, cehennemden kurtarmaya yetmeyeceğini belirtmiştir.30 Bütün bu âyet ve hadislerde vurgulanan ortak nokta, şefaat etme izni verenin, şefaat edilebilecek kişileri belirleyenin ve buna rıza gösterenin Allah olduğu gerçeğidir.
Resûlullah (sav), “Kıyamet günü üç zümre şefaat eder; peygamberler, sonra âlimler, sonra da şehitler.” 31 buyurarak şefaat için izin verilenlerin kimler olduğunu beyan etmişti. Yaşamları boyunca bütün gayretlerini, insanları doğru yola çağırmak için seferber eden peygamberler şefaat ederler. Peygamberlik gibi ulvî bir görev sayesinde dünyada insanların en değerlisi olma payesine sahip olan bu yüce insanlar32 âhirette insanların kurtuluşu için aracılık etmek gibi ilâhî bir lütfa, şerefli bir makama elbette lâyıktırlar.
Şehitler ve âlimler için verilen şefaat izni, onları diğer insanlardan ayıran üstün vasıfları dolayısıyladır. İnsanlığı karanlıktan aydınlığa çağıran peygamberler gibi iyiliği emredip kötülükten alıkoyan, Hak uğruna canından vazgeçen, Allah ve Resûlü"ne itaatte zirveye ulaşan bu insanlar, elbette Rableri katında onurlu ve şerefli bir makama nail olurlar. Ayrıca Resûl-i Ekrem, şehitlerin altı özelliğinden birinin, akrabalarına şefaat edebilmelerine izin verilmesi olduğunu söyler.33 Aynı şekilde Kur"an"ı okuyup ezberleyen, helâl kıldıklarını helâl sayan ve haram kıldıklarını haram kabul edip uzak duran hafız kimselerin de cennete gireceklerini ve Kur"an sayesinde ailelerine şefaatçi olabileceklerini bildirir.34
İnananların kurtuluşu için hüküm gününün sahibi olan Allah"tan bağışlanma dileyerek şefaat kapısını çalacak olanlar sadece peygamberler ve şehitler değildir. Kıyamet günü salih müminler de, cezaya çarptırılan kardeşlerinin azaptan kurtulmaları için Rablerine dua ederler.35 Allah Resûlü, müminlerin cehenneme giren kardeşlerinin kurtuluşu için Rablerine yakarışlarını şöyle bir tabloyla tasvir eder:
“Müminler Rablerine diyecekler ki, "Ey Rabbimiz! Bu cehenneme girecek olanlar, bizim mümin kardeşlerimizdi. Bizimle birlikte namaz kılıyor, bizimle oruç tutuyor, bizimle hacca gidiyorlardı. Fakat sen onları ateşe koymuşsun?" Allah onlara, "Gidin onlardan tanıdıklarınızı oradan çıkarın." buyurunca, cehennemliklerin yanına giderler. Onları yüzlerinden tanırlar, bir kısmı dizlerine kadar ateş içerisindedirler, bir kısmı da topuklarına kadar ateşte. Onları ateşten