çıkarınca, "Yâ Rabbi, emrettiklerini çıkardık." deyip Allah"a yönelirler. Allah da, "Önce kalplerinde dinar ağırlığında iman olanları, sonra yarım dinar ağırlığında iman olanları, daha sonra da kalplerinde zerre miktarı iman olanları ateşten çıkarın." buyurur.” Hadisi Peygamberimizden nakleden Ebû Saîd el-Hudrî, bu söylediklerine inanmayanların şu âyeti okumalarını tavsiye eder: “Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günah)ları ise dilediği kimseler için bağışlar. Allah"a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur.” 36
Müminlerin cehennem azabından kurtulması için şefaat etmelerine izin verilenler arasında melekler de vardır. İnsanlığa hidayet kaynağı olan Kur"an"ın bize ulaşmasında görev yapan ve inananlar için yeryüzünde bağışlanma dileyen melekler,37 dünyada müminlerin kurtuluşu için yerine getirdikleri vazifelerini, âhirette peygamberlerle birlikte müminlere şefaat dileyerek bir kez daha ifa ederler.38 O gün melekler Allah"ın izin verdiği kimselere şefaat eder39 ve Allah"a şöyle yalvarırlar: “Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O hâlde tevbe eden ve senin yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem azabından koru.” 40
Bu rivayetlere bakılarak şefaatin, herhangi bir dereceyi hak etmeyen birisi için yapılan aracılık, kayırma, imtiyaz şeklinde olacağı anlaşılmamalıdır. Zira böyle bir durum ne ilâhî adalet ne de şefaat etmelerine izin verilenler açısından mümkündür. Aslında şefaat, sonsuz derecede rahmet sahibi olan Allah"ın, şirke ve küfre bulaşmayan kullarını affedip bağışlamasının yollarından biridir. Kur"ân-ı Kerîm"e göre, “Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalanları ise dilediği kimseler için bağışlar.” 41 Peygamber Efendimiz de, “Her kim Allah"tan başka ilâh olmadığını bilerek ölürse cennete girecektir.” 42 buyurur. Bu anlamda nakledilen diğer rivayetlerde de Allah"ın iman edip şirke bulaşmayan insanları dileyeceği bir zamanda affedeceğine işaret edilir. Bu âyet ve hadisler, insanları ibadet etmekten ve salih ameller işlemekten alıkoymamalı, onları gevşekliğe sevk etmemelidir.
Hz. Ömer ile Resûlullah (sav) arasında yaşanan bir olayı Ebû Musa el-Eş"arî şöyle anlatıyor: “Bir gün kabilemden birkaç kişiyle birlikte Hz. Peygamber"e uğradığımda, "Müjdeler olsun, başkalarına da bu müjdeyi verin. Kim sadık kalarak Allah"tan başka ilâh olmadığına şehâdet ederse cennete gider." buyurdu. Daha sonra onun (sav) huzurundan ayrıldım ve bu durumu insanlara müjdelemeye başladım. Yolda Ömer b. Hattâb karşımıza çıktı,