(bu hadisi öğrenince) bizi Resûlullah"a geri götürdü ve "Ey Allah"ın Resûlü! Buyurduğunuz müjdeli haber insanlara duyurulduğu takdirde buna güvenebilirler." dedi. Bunun üzerine Resûlullah sustu.”43
Bu olayın Hz. Ömer ile Ebû Hüreyre arasında geçtiği de nakledilmektedir.44 Allah Resûlü"nün Hz. Ömer"in bu hassasiyetine cevap vermeyip sessiz kalması bir yanlış anlaşılmanın söz konusu olabileceğine işaret etmektedir. Hz. Nebî bu şekilde ashâbına müjde verirken Allah"ın rahmet ve mağfiretinin sonsuz olduğunu ifade etmek istemişti. Yoksa iyilik işleyenlerle, işlemeyenlerin eşit olması veya insanların salih ameller işlemekten uzaklaşmaları için değildi. Nitekim risâlet görevinin asıl amacı, tevhid, ibadet ve salih amellerin yaygınlaşması idi. Kuşkusuz bu sorumlulukları hakkıyla yerine getirenler ile gevşek davrananlar ilâhî adalet gereği bir olmayacaktır. Zira, “Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görecektir. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görecektir.” 45 âyetleri bu hususa işaret etmektedir.
Âyet ve hadislerde geçen şefaat konusunun, ilâhî adalete ters düştüğü sanılmamalıdır. Şüphesiz Allah, mutlak adalet sahibidir. Her yapılanın karşılığını vereceğini vaad etmiştir. Vaadinde de sadıktır. Ancak kişinin ibadet yaptıktan sonra takdirin Allah"ın elinde olduğu, sonucu belirleyenin de yine O olduğu inancından ayrılmaması gerekir. İyi bilmelidir ki kul, ne kadar çaba sarf ederse etsin, ne tür ameller yaparsa yapsın, yerine getirdiği bu ibadet ve taatler onun kurtuluşunun garantisi değildir. Zira bu amellerin kabul edilip edilmemesi önemlidir. Nitekim bir gün Resûlullah (sav) ashâbına, “İşlerinizde ifrat ve tefrite kaçmayın, mutedil ve doğru olun; bilin ki sizden hiçbir kimse ameli sayesinde kurtuluşa eremez.” buyurur. Ashâb, “Yâ Resûlallah, siz de mi?" derler. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Evet, Allah Teâlâ rahmetiyle ve lütfuyla kuşatmazsa ben de kurtulamam.” 46
İbadete olan düşkünlüğüyle bilinen sahâbîlerden Osman b. Maz"ûn vefat ettiği zaman, Hz. Peygamber"e biat etme şerefini elde etmiş olan hanım sahâbî Ümmü"1-Alâ", Allah"ın Osman b. Maz"ûn"a lütfuyla ikramda bulunacağını söyler. Peygamberimiz de, “Allah"ın ona ikramda bulunacağını nereden biliyorsun?” diye sorar. Hanım sahâbî, “Ey Allah"ın Resûlü, Allah ona ikramda bulunmaz da kime bulunur?” deyince Kutlu Nebî, “Şüphesiz ölüm ona gelmiştir. Allah"a yemin ederim ki ben onun için hayır diliyorum. Allah"a yemin ederim ki ben bile Allah"ın Resûlü olduğum hâlde, yarın bana ne muamele yapılacağını bilemem.” buyurmuşlardır.47 Buna göre kişi