Hadislerle İslâm Cilt 7 Sayfa 631

belirlenen görevlerini yerine getirecek, uğraşıp çabalayacak, ardından Allah"ın adaletine güvenerek rahmet, mağfiret ve şefaatini bekleyecektir.

Bunun yanında Kur"ân-ı Kerîm"de, “(Ey Muhammed!) Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz, seni de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz günü düşün...” 48 âyetinde Hz. Peygamber"in kıyamet gününde ümmetine şahit olacağından bahsedilmektedir. Bu âyetlere göre şefaat, bir anlamda Allah Resûlü"nün ümmetinden şirke bulaşmamış, tevhid akidesi üzerine sebat gösteren insanlara Allah katında şahitlik etmesi anlamına gelmektedir.

Rahmet Elçisi bir gün yakın dostlarından Abdullah b. Mes"ûd"a seslenir: “Abdullah! Gel de bana Kur"an oku.” Bir an için şaşıran değerli sahâbî, “Yâ Resûlallah, Kur"an size indirilmişken, ben mi size okuyayım?” sözleriyle anlatır duygularını. “Evet.” buyurur, Allah Resûlü. “Ben Kur"an"ı başkasından dinlemeyi de çok seviyorum.” İbn Mes"ûd Nisâ sûresinin yaratılışı hatırlatan, yetime saygıyı öngören, miras paylaşımını açıklayan âyetlerini okur. Kırk birinci âyete geldiğinde Hz. Peygamber"in gözlerinden yaşlar dökülür ve “Yeter.” buyurur. Onu ağlatan âyet şudur: “Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni de onların üzerine bir şahit yaptığımız zaman, bakalım onların hâli nice olacak!” 49 Çünkü şahit olmak, aynı zamanda onlara şefaatçi, tanık olmak anlamına gelen ağır bir sorumluluktur.

İnsanoğlu yaratıldığı andan itibaren, kendisine rahmet ellerini uzatacak, imtihan için gönderildiği dünya hayatını başarıyla tamamlayıp Yaratıcısı"nın huzuruna mahcubiyet duymadan çıkaracak peygamberlerin şefkat kanatlarına muhtaçtır. Allah, daha dünyadayken Hz. Peygamber"den hem kendisinin hem de inanmış erkek ve kadınların günahlarının bağışlanması için dua etmesini ister.50 Peygamberlerin rehberliğinde dünya hayatını yaratılış gayesine uygun olarak mutlu bir şekilde geçiren insan, elbette ki âhirette de onların yardım elinin uzanmasını bekler. Nitekim Allah Resûlü, kendisine âyette emrolunduğu gibi ellerini âhirette müminlerin kurtuluşu için semaya kaldıracak, mutlak hüküm sahibinin karşısında af ve mağfiret kapılarının açılması için yakaracaktır.51 Bu yönüyle şefaat, günahkâr müminlerin kurtuluşu için ve Allah"ın onlara yardım etmesi için dudaklardan dökülen, yüreklerden süzülen ve Rabbe yöneltilen samimi dualardır.

Peygamberlerin, meleklerin, şehitlerin, salih kişilerin ve başkalarının şefaati ancak Allah"ın izin vermesi ve rıza göstermesiyle mümkün olabilecektir. Allah"ın izni ve rızası olmadan hiçbir şekilde şefaat edilemeyeceği

    

Dipnotlar

48 Nahl, 16/89.

وَيَوْمَ نَبْعَثُ ف۪ي كُلِّ اُمَّةٍ شَه۪يدًا عَلَيْهِمْ مِنْ اَنْفُسِهِمْ وَجِئْنَا بِكَ شَه۪يدًا عَلٰى هٰٓؤُ۬لَآءِۜ وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرٰى لِلْمُسْلِم۪ينَ۟ ﴿89﴾

49 Nisâ, 4/41;

فَكَيْفَ اِذَا جِئْنَا مِنْ كُلِّ اُمَّةٍ بِشَه۪يدٍ وَجِئْنَا بِكَ عَلٰى هٰٓؤُ۬لَآءِ شَه۪يدًاۜ ﴿41﴾ B5050 Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 33;حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ عَبِيدَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ قَالَ قَالَ لِى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « اقْرَأْ عَلَىَّ » . قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ آقْرَأُ عَلَيْكَ وَعَلَيْكَ أُنْزِلَ قَالَ « نَعَمْ » . فَقَرَأْتُ سُورَةَ النِّسَاءِ حَتَّى أَتَيْتُ إِلَى هَذِهِ الآيَةِ ( فَكَيْفَ إِذَا جِئْنَا مِنْ كُلِّ أُمَّةٍ بِشَهِيدٍ وَجِئْنَا بِكَ عَلَى هَؤُلاَءِ شَهِيدًا ) قَالَ « حَسْبُكَ الآنَ » . فَالْتَفَتُّ إِلَيْهِ فَإِذَا عَيْنَاهُ تَذْرِفَانِ . T3025 Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 4.حَدَّثَنَا مَحْمُودُ بْنُ غَيْلاَنَ حَدَّثَنَا مُعَاوِيَةُ بْنُ هِشَامٍ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ الثَّوْرِىُّ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ عَبِيدَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ قَالَ لِى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « اقْرَأْ عَلَىَّ » . فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَقْرَأُ عَلَيْكَ وَعَلَيْكَ أُنْزِلَ قَالَ « إِنِّى أُحِبُّ أَنْ أَسْمَعَهُ مِنْ غَيْرِى » . فَقَرَأْتُ سُورَةَ النِّسَاءِ حَتَّى إِذَا بَلَغْتُ ( وَجِئْنَا بِكَ عَلَى هَؤُلاَءِ شَهِيدًا ) قَالَ فَرَأَيْتُ عَيْنَىِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم تَهْمِلاَنِ . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا أَصَحُّ مِنْ حَدِيثِ أَبِى الأَحْوَصِ .

50 Muhammed, 47/19.

فَاعْلَمْ اَنَّهُ لَآ اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنْبِكَ وَلِلْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مُتَقَلَّبَكُمْ وَمَثْوٰيكُمْ۟ ﴿19﴾

51 D2775 Ebû Dâvûd, Cihâd, 162.

حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ صَالِحٍ حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى فُدَيْكٍ حَدَّثَنِى مُوسَى بْنُ يَعْقُوبَ عَنِ ابْنِ عُثْمَانَ . قَالَ أَبُو دَاوُدَ وَهُوَ يَحْيَى بْنُ الْحَسَنِ بْنِ عُثْمَانَ عَنِ الأَشْعَثِ بْنِ إِسْحَاقَ بْنِ سَعْدٍ عَنْ عَامِرِ بْنِ سَعْدٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ خَرَجْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِنْ مَكَّةَ نُرِيدُ الْمَدِينَةَ فَلَمَّا كُنَّا قَرِيبًا مِنْ عَزْوَرَا نَزَلَ ثُمَّ رَفَعَ يَدَيْهِ فَدَعَا اللَّهَ سَاعَةً ثُمَّ خَرَّ سَاجِدًا فَمَكَثَ طَوِيلاً ثُمَّ قَامَ فَرَفَعَ يَدَيْهِ فَدَعَا اللَّهَ سَاعَةً ثُمَّ خَرَّ سَاجِدًا فَمَكَثَ طَوِيلاً ثُمَّ قَامَ فَرَفَعَ يَدَيْهِ سَاعَةً ثُمَّ خَرَّ سَاجِدًا ذَكَرَهُ أَحْمَدُ ثَلاَثًا قَالَ « إِنِّى سَأَلْتُ رَبِّى وَشَفَعْتُ لأُمَّتِى فَأَعْطَانِى ثُلُثَ أُمَّتِى فَخَرَرْتُ سَاجِدًا شُكْرًا لِرَبِّى ثُمَّ رَفَعْتُ رَأْسِى فَسَأَلْتُ رَبِّى لأُمَّتِى فَأَعْطَانِى ثُلُثَ أُمَّتِى فَخَرَرْتُ سَاجِدًا لِرَبِّى شُكْرًا ثُمَّ رَفَعْتُ رَأْسِى فَسَأَلْتُ رَبِّى لأُمَّتِى فَأَعْطَانِى الثُّلُثَ الآخَرَ فَخَرَرْتُ سَاجِدًا لِرَبِّى » . قَالَ أَبُو دَاوُدَ أَشْعَثُ بْنُ إِسْحَاقَ أَسْقَطَهُ أَحْمَدُ بْنُ صَالِحٍ حِينَ حَدَّثَنَا بِهِ فَحَدَّثَنِى بِهِ عَنْهُ مُوسَى بْنُ سَهْلٍ الرَّمْلِىُّ .