Utbe"nin de bulunduğu on beş kadın katılmıştı. Üç bin develeri, iki yüz atları vardı. Hazırlıkların tamamlanmasının ardından müşrikler, Medine"ye doğru yola çıktılar. Bunun üzerine Peygamberimizin Mekke"de oturan amcası Abbâs, olanları hemen bir mektupla kendisine bildirdi.
Müşriklerin savaş için yola çıktıkları haberi kısa sürede Müslümanlar arasında yayıldı. Allah Resûlü, önce Enes ve Mu"nis adlı iki kardeşi, daha sonra da Hubâb b. Münzir"i müşrik ordusu hakkında haber getirmek üzere gözcü olarak gönderdi.4 Getirdikleri bilgiler, düşman birliklerinin çoktan Medine"ye hareket ettiğini gösteriyordu. Durumun ciddiyetini fark eden Hz. Peygamber, derhâl görüşüne saygı duyduğu ileri gelen Müslümanları teyakkuza geçirdi ve toplantıya çağırdı. Durum değerlendirmesi yapılarak nasıl bir savaş stratejisi belirleneceği hususu üzerinde tartışıldı.
Resûlullah (sav) Bedir Harbi"nde büyük bir zafer kazanmış olmakla birlikte, bu defa şehirde kalarak savunma savaşı yapmalarının daha uygun olduğu yönündeki görüşünü net bir şekilde ifade etti. Onun bu düşüncesi özellikle yaşça daha olgun kişilerce benimsendi. Münafıkların lideri olarak bilinen Abdullah b. Übey b. Selûl de Resûlullah"ın bu fikrine destek verdi ve savunma savaşı istedi. Ancak Bedir Savaşı"na iştirak edemeyen gençler, düşmana karşı savunmada kalmayı bir korkaklık alâmeti olarak algıladılar ve Medine dışında savaşılmasını teklif ettiler. Tartışmalar giderek alevlendi. Kanı kaynayan gençlerin heyecan dolu ifadeleri gerçekten ihtiyarları bile ayağa kaldıracak güçteydi. Onların bu heyecanına karşı çıkmak, savaş azmini kırabilirdi. Konuşmaları baştan sona dikkatle takip eden Resûlullah, gençlerin görüşünün daha ağır bastığını idrak etti. Hiç istememesine rağmen onların talebine saygı duydu. Sonuçta savunma savaşı yapılması yerine şehrin dışında düşmanla çarpışmaya karar verildi.5 Bu durum münafıkların liderinin hiç hoşuna gitmemişti. Fakat o, bu karara hemen teslim olmayacağını ve hamlelerinin bitmediğini çok geçmeden savaş yolunda gösterecekti.
Kısa sürede yaklaşık bin kişiden oluşan İslâm ordusu hazır hâle geldi.6 Bu sayı, düşman ordusunun üçte biri kadardı. Resûlullah da savaşa hazırdı. Üzerine giymiş olduğu iki zırh7 onun savaşa nasıl hazır olduğunu açıkça gösteriyordu. Komutanlara yaraşır bir kararlılıkla silahlanıp kuşanan Hz. Peygamber, sabah erkenden müminleri mevzilerine yerleştirmek üzere evinden ayrıldı.8 Bu sırada Sa"d b. Muâz ve Üseyd b. Hudayr"ın uyarısıyla yaptıklarından pişman olan Müslümanlar, Resûlullah"a geldiler ve